Kendine eş bulmak için alanı terk eden Uludoğan\'dan aylar sonra aynı alanda kısa süre görülen bu güzelin tanımı vesilesi ile,sizlerle gözlemlerimi paylaşmak istedim.
KAMİLE...
Göl kıyısındaki taşocağında bir çift kuzgun yaşardı.Alanda üç çift kerkenez,küçük karga,saksağan ve ötücüler de vardı.2008 kışında Kazım Hoca (capacı) geldi.,bir kaç fotoğraf çekti,rengi ruhzarı değişti.
\'\'Abi ne kerkenezi,bu gökdoğandan da iri,nerdeyse şahin gibi\'\' dedi ve kerkenez diye masımadığımUludoğan ile böyle tanışdık.
Erkan (Özkan/atmaca54) \'\'Adı Kamil olsun\'\' dediğinde; Ulen Oğlum bu dişi diyince; \'\'Tamam Ağbi Kamile\'dir o zaman\'\' dedi,adı Kamile kaldı.
Her yanı gelengiyle lebaleb dolu alanda üç yıldan fazla konuğum oldu.Beslendi,semirdi,bir ahu,bir fettan olup çıktı.
Sertifikalı iki Aksungur sahibi doğancı Dostum \'\'Abi bunun meraklısı çok,korunmazsa alırlar,yazık olur\'\' diye uyarınca,neredeyse her günümü alanda geçirir oldum.
O\'nunla yaşadığım özel anlar öyle çok ki;
Her hafta sonu alanda cem olan kuşçu camiasının neredeyse tümüyle tanışma şansı buldum.
İnce,kalın,atletik hantal demeden,tırım tırım kayalıklara tırmandıklarını izlemek pek bir güzeldi.
Nadide konuğumuzu nasıl bilirsin diye sual eden olursa;
Eski mahalleye yabancı biri gelmiş.Şahin,kartal,hatta Ak kuyruklu olsa bile tanırlar.Bu bir hayalet sanki.Alandan kovmak,yuvalarını korumak için kargalar (Küçük karga ve saksağan) ellerinden geleni yaptılar.Öbek öbek,akın akın saldırdılar.İstanbul\'un Surları\'nı döver gibi,tünediği tüm kayalıkları bombardımana tuttu,sefer üstüne sefer açtılar.Ardı arkası gelmez,aylar süren acımasız,merhametsiz seferler...
O hep sakindi.Tüm saldırıları sakince savuşturdu.Bir kez olsun yılgınlık gösterdiğini,korktuğunu tırstığını görmedim.
İlk yaz,kuzgun çifti de epey bir maraza çıkarmıştı.Ama,sanırım,hangi kayaya çarptıklarını kargalardan çok önce fark ettiler ve O\'nunla bir mütarekeye vardılar.
Kerkenezler arada bir \'\'Bu dağlarda Köroğlu biziz ha...\'\' diye efelenseler de,O istifini bozmadı.
Hatta,her yaz,hiç üşenmeden,bir Büyük Usta\'ya yakışır bir vakarla kerkenez yavrularına bildiklerini öğretti.\'\'Uçuş,Dalış Teknikleri\'\',\'\'Kıvrak manevrada rota\'\',\'\'Savunma ve Saldırı Taktikleri\'\',\'\'Azim ve İrade\'\',\'\'Soğukkanlı Bir Psikopat\'ın Güncesi\'\' gibi dersler de verdi.
Soğuk karlı bir şubat günü,Kuzey Tepe ile,Güney Tepe arasında seyrüsefer yaptıkları esnada,bit kadar Duvar tırmaşık kuşuyla dev bir yırtıcının yollarının kesiştiği an,yüreğim ağzıma geldiği andır.
Nasıl da yanılmışım.Ne biri,ne diğeri istifini bile bozmadı.Hatta birbirlerine reverans yaptılar bile diyebilirim.
Kamile\'nin küçük kuşlarla hiç sorunu olmadı,onlara dönüp yan bakmadı.Varsa yoksa gelengiler.
İki yüz kadar Küçük karganın yaşadığı,tünediği,ürediği mekan,Güney Tepe\'nin kuzeye bakan kayalık,dik,nemli yamaçlarıdır.
Yetmiş kadar saksağanın mekanı,batı yakasındaki daha alçak kayalıklar ve yamaçlarındaki ağaççıklardır.
Ulu doğanın tek kişilik karargahı,Kuzey Tepe\'nin güneye bakan,dik kayalık yamacının gözlerden ırak izbe bir kuytusudur.
Duvar tırmaşık kuşu ise,bu mekanlar arasında kelebek gibi savrulan,düşman cepheler arasında gidip gelen barış elçisi gibidir.
Kargaların saldırıları yüzünden iki bin sekiz kışı çok gergin geçti.
Güneş göl ufkundan göz kırparken ordaydım.İki mızrak boyu çıktığında,Uludoğan havalandı,gelengi sevdasıyla Çatalca yönünde gözden kayboldu.
Üzerlerine taze bahar havası çökmüş kargalar miskin miskin tüylerini temizlemekle meşkul.
Ben kelebeğin peşindeyim.Güney Tepe\'de bulamadım.İndim,Kuzey Tepe\'ye çıktım.Yattım,süründüm,eğildim,büküldüm nafile,kuş olup uçmuş hınzır.
Güneş epey yükseldi.Kamile de dönmedi.Göldeki sukuşlarını izlemek pek keyifli.
Ve bu asude cennet birden cehennem oldu.Coşkulu güneşin yıkadığı arkamdaki uzak Güney Tepe\'de kızılca kıyamet koptu.Kayalar dile gelse de konuşsa,adeta yer yerinden oynadı.Eksiksiz tekmil kargalar havada çılgınca uçuşuyor,çığlık çığlığa bağırıyorlar.Ses duvarı delinmişcesine,yer gök çın çın çınlıyor.3.Dünya Savaşı herhal böyle başlardı.
Bir yanda 250 civarı deneyimli kabadayı ordusu,bir yanda uzak diyarlardan gelmiş,burada,bu kayalıklarda hayata tutunmak isteyen yalnız bir Kamikaze.
Belli ki haramiler yolunu kesmiş.Bu kez işin bitik evlat!..
Avazım çıktığı kadar bağırıyorum,kızım uzaklaş!..Bu kez işin bitti...
Eli böğründe çaresizce izlemek,bir şey yapamamak ne zor.Aman tanrım yüz tanesi üstüne çullandı.Bu kez işin bitti...Kanatların süs için mi,kaçsana Kızımmm!..
Avazım boğazımda düğümlendi,O duymuyor.O hiçbir şey duymuyor.Etten,tüyden,kemikten değil,çelikten mamul sanki.Artık yolun sonu Kızım!..
Ne cesaret,nasıl bir azim,hırs.Fizik kurallarını alt üst eden manevra,hız.O\'nu yeniden görüp izlerken gözlerim yaşarıyor.Şimşek gibi bir kargaların,bir saksağanların bulunduğu tepelere kayıyor.Kimsenin kaytarmadığı,yiğitçe savaştığı,bir kahramanlık menkıbesi izliyorum.Yakalamaya çalışan hantal kargalar helak oluyor,bitap düşüyor.O ana kadar hiç sesi duyulmayan,bu kez tiz sesiyle yeri göğü inleten Uludoğan oluyor.Hala yaşıyor,hala savaşıyor,hatta \'\'Sıra Bende\'\' diye meydan okuyor.(Bu beni çok,ama çok sevindirdi,yıllar sonra şu satırları yazarken bile duygulanıyor,ara veriyorum.)
.
Mekik gibi her gidiş dönüşlerde,önüne çıkan kargaya güdümlü mermi gibi çarpıyor,biçare kargalar yolunan,havalarda uçuşan tüyleri arasında kayboluyorlar.Ama kimseyi öldürmüyor.
Savaştan sonra kargalar alanı terk ettiler.Bir kaç tüyünü kaybeden Kamile,\'\'ULU\'\' luğunu yine gösterdi ve kaldığı üç yıl boyunca bu yaşam alanını kuzgunlar,kerkenezler ve ötücülerle paylaştı...
Ama bu bün bu cennette artık kuşlar ötmüyor.Silahlı bir yırtıcı el koydu çünkü...
2 şubat 2015 İstanbul
Saygı ve sevgi ile.
Fikret Can