Staj için fotoğraf makinesi almıştım. Sonra farklı şeyler de çekeyim dedim, manzaralarla başladık. Hobi ilerledi, dslr ler farklı lensler, fotoğraf siteleri, aldı başını gitti.
Fotoğraf sitelerinde bu kuş fotoğraflarına ağzım açık bakıyordum. Serçe, karga, güvercin, martı dışında kuş görmeyen biri olarak o kuşların güzelliği bitiriyordu beni.
Dedim, ben de çekicem ! :)
D700 kullanıyordum o zaman, 300 f4 AF-S aldık Kamil Öge abimin tavsiyesiyle. O günden sonra gökyüzüne bakışım değişti. Saksağanı gördüğümde büyülenmiştim. Oysaki o kadar yaygın bir tür ki, hiç görememişim, bakamamışım çünkü. İlk günler çetin geçti :) Tür bulamıyorum hiç. Büyükçekmece gölüne gittim, ilk ak kuyruksallayan, sarı kuyruksallayanlarla karşılaştım. Hiç unutmam o anı, muazzam keyif almıştım. Hatta onun o sevimli yapısını izlerken gülmekten lensi, çekimi bırakmıştım.
Yine o başlarda arazide bir an bir gölge kapladı üstümü. Başımı bir kaldırdım, "Aman Ya Rabbi, o da nedir!" ilk gördüğümde erguvani zannettiğim bir gri balıkçıl. Kalbim duracak gibiydi. Zaten erguvani dışında bir balıkçıl da bilmediğimden erguvani çektim diye deliye döndüm :)
Bir de sumruların o yıl ki ilk ziyaretiyle başladım. Sumruların o bitmek bilmeyen aksiyonu sandalye çekip bütün gün izlemeye bedeldi.
Şu an halen kuş fotoğrafı çekiyorsam, bu Fikocan ın sayesindedir. Benim hocam O dur, arazi tecrübesini, etik değerleri öğreten kendisidir. Bana attırdığı kertikleri saysam bitmez :) Herhalde, onu aradığım günkü yaklaşımı, o sıcakkanlı, babacan yapısı olmasa bir kaç haftaya lensi satar bırakırdım, yapamıyorum diye.
Hey gidi :)