Ali hocam, doğru diyor. Foruma ilginin yoğun olduğu 30.03.2011 gecesi kendisine aynen "hayrına bir el atar mısın?" diye yazmıştım. Sağolsun, görüşünü yazdı. kelimenin altını çizelim "görüşünü".
tabii bu noktada Emin in yazdıkları (forumda) devreye giriyor. TRAKUŞ ta 4 yıl içinde 40 bine yaklaşan fotoğraf yüklendi (Sadece FotoGaleride 27259). Bunların içinde 434+65i şu an itibariyle tanım bekliyor. Aslında bu sayıyı arttırabiliriz. Bazısının gelen ısrarlar, isteklerin de etkisiyle zorlanarak da olsa tanımlamaya çalıştık.
Oysa doğru olanı, yeterince tanınmıyorsa varsın tanımsız kalsın idi.
Fotoğraftan tanımakla arazide tanımak apayrı işlerdir. Geçen yıldan hatırladığım bir örnek, bir arakadaşımız Arı Şahini yüklemişti, o açıdan ve mesafeden Guguka o kadar çok benziyordu ki ilk tanımlayanlar Guguk dedi ve onay aldı. Sonraki kareleri görünce Arı Şahini olarak düzeltmiştik. başka düzelttiklerimiz de oldu. mesela kaç tane Kanada İpekkuyruku, İpekkuyruk sanılıp onaylandı ve fark ettiğimizde hemen hatayı düzelttik.
Bunların hiç birinde kasık yoktur. Bilinçsizlik de. Belki daha dikkatli olunsaydı ki sonradan olundu- o yanlış tanımlamalar olmayacaktı.
Bilim, bir bakıma şüphe demektir (ama paronayayı kasdetmiyorum). Şüphe yoksa bilim yoktur. Çünkü insan sorgulamadığı için daha doğru bilgiye ulaşamaz. bakın Einstein ne diyor: "ben fazla zeki değilim; ama tutku derecesinde meraklıyım". Şüpheden başka merak da çok önemlidir. Merak varsa boynuz kulağı geçer; sıradan bir kişi de kendini geliştirebilir.
Merak ve şüphe ile bakma durumlarında yukarıda bahsettiğimiz düzeltmeler yapıldı.
Bilimadamı, usta, üstat vs sıfatlara sahip kişiler hata yapar mı? Yapar tabiki. meşhur kelebekçi Prof.Dr. Ahmet Ömer Koçak hoca, bir makalesinde mevcut verilerden analizler yapmış ve dünyanın canlı sınıflandırması (sistematik) yapan en meşhur kişilerin yanılma/doğruluk paylarını listelemiştir. Buna göre, sistematik biliminin babası Carl von Linnaeus (% 100) dışındakilerin tamamının % 60-70 civarında (bazısının daha düşük, bazısının biraz daha yüksek) doğru tavsif yaptığını görüyoruz. Bu kişiler, türü teşhis eden değil, tavsif eden, yani ilk tanımlayanlardır. Fizikte Einstein veya Newton ne ise bizim için de onlar aynı seviyededir. Örnek: Pallas, Wallace.
Sözün özü, en iyi tanınan sistematikçi alimler bile hata yapıyorsa, bizlerin yapması normaldir. Tabiki önemli olan hata miktarını asgari düzeyde tutmaktır. Şu an Gümüş Martıya "Larus michahellis" diyoruz. Oysa 10-15 yıl önce Gümüşe Larus argentatus diyorduk. Bu hata mı? bence değildir. O zamanki bilgilere göre Gümüş Martı tek türdü. Şu an için ülkemizde en az 3 tür Gümüş Martı var. Bunlar: Gümüş, Hazar ve Van Gölü. Eskiden hepsi Gümüş martı diye biliniyordu. Yapılan ilave çalışmalar gösterdi ki bunların hepsi tek tür değil, farklı türlerdir ve L. argentatus daha kuzey ülkelerinde yaşamaktadır. Burada çalışma yapan araştırıcılarda merak ve şüphe olmasaydı, bu yeni durumun farkına varılmayacaktı.