Hayatımın en güzel ve etkileyici fotoğraflarını Canon un en dandik 28-80 f:3,5 5,6 ve Sigma 18-35 sanırım f:3,5 - 4,5 objektifleri ile çektim. Hepsi de ATLAS ta çiftsayfa yayınlandı. Fuji Velvia 50 ASA filmler kullanmıştım. İki fotoğrafımı unutamam. Bir fotoğraf Rize Çağlayan Vadisi Meşe yaylası fotoğrafıydı ki Fotokritik te bir kaç kişi kopyala yapıştır yapıp benim köyüm diye yayınlandı :) Taksim de gezerken kaçak poster kullanımlarında rastladım, hatta DHA kendi muhabirleri adıyla tüm grup yayınlarında kullandı ve halen her HES haberinde de kullanır. Bir diğer fotoğraf Balık Gölü nde kış ayının ortasında zehir gibi tipi altında yapılan cenaze töreniydi. 6 Yılda onlarca konu başta ATLAS olmak üzere birçok ulusal ve uluslararası yayında yer aldı. Bir sonbahar günü Çıldır gölü kıyısında kendi fotoğrafımızı çekerken bir rüzgar esmesi sonucu kayaya çarpıp parçalanan o kötü objektife veda ettim. Şu an elimde gayet güzel ekipmanlar var kendimce. Ama ne o velvia nın renkleri var ne de o güzel ışıkları yakalayabilecek heves kaldı bende.
Öyle ışığa denk gelirsiniz ki en kötü objektifle harikalar çıkarırsınız. Ve öyle ana denk gelirsiniz ki en basit makinayla bile muhteşem kareler yakalarsınız.
Fotoğrafta öncelik ışıktır bana göre. En gelişmiş ekipmanınız dahi olsa ışık olmadan başarı şansı çok düşük olur. Ve tabii ki ışık ve nesne için de çok ama çok şans ve gayret de lazım.