Annem Erzinli, eski adı Yeşilkent. Adına yaraşır yemyeşil bir şirin bir ilçemiz. Her yer narenciye bahçeleri ile dolu. Halk geçimini buradan sağlıyor. Çocukluğum bu bahçelerin içinde geçti diyebilirim. Şimdilerde birkaç tane termik santralin kurulması için start verilmiş. Bu santraller yöreye yapılırsa, yörede çiftçilik bitecek, insanlarda tıpkı Yatağanda yaşanan sağlık problemleri baş gösterecek.
Bu sadece Erzinin kaderi değil. Biliyorsunuz Göksu deltasına 34 km mesafede Akkuyu ya nükleer santral inşası için süreç başlatıldı. Şimdi müşavir firmalar ÇED ön raporunu sundular. Tam gaz gidiyorlar. Bu inşaat tamamlandığında 100 yıl süreyle (yapım+faaliyet+söküm) bölgede kalacak. Reaktör soğutma suyunu denizden alacak, sıcak suyu tekrar denize basacak, deniz suyu sıcaklığı artacak, belkide radyonüklid kontaminasyonu da olacak. Besin döngüsüne girecek, mikro ve makro alg patlaması yaşanacak, buna bağlı olarak oksijen azalacak, birincil üreticiler ölecek, bu diğerlerine yansıyacak, sonuçta balıklar da gidecek. Sonra sıra bize gelecek. Yörede Türkiyenin de taraf olduğu uluslararası anlaşmalar ile korunan (RAMSAR) Göksu deltasının bulunması bile projeyi durdurmaya yetecek iken, böyle olmadı. Paranın girdiği yerde ekoloji her zaman geri plana itilir. Ekonominin büyüdüğü ülkelerde ekoloji küçülür ve sonunda kaybolur. Çinde öyle oldu ve devam ediyor.
Malesef 1950 li yıllarda Doğu akdeniz bölgesi sanayi bölgesi ilan edildi. Batı akdeniz ise turizmde öncelikli bölge yapıldı. Bu nedenle bu gibi ağır sanayi tesisleri ve santraller için ilk seçimlik yerler için hep doğu akdeniz bölgesinin muhteşem habitatları seçiliyor.
PARANIN YENMEDİĞİNİ NE ZAMAN ANLIYACAĞIZ.
Allah akıl fikir versin...
Not: Bu arda Göksu deltasının koruma ve teftiş işi 2 yıllığına, Akkuyu nükleer santrali için ÇED raporu hazırlayan müşavir firma olan DOKAY a verilmiş, ne tesadüf değil mi?