2006 ağustos ayı..
Samandağ - Milleyha da biyoorhan (Orhan Gül), ben ve kuzenim kuş gözlemeye gitmiştik. Güzel
türler çıktı karşımıza; izmir yalıçapkını, bataklık kamışçını, aynı karede 6 sürmeli kumkuşu gibi
fotoğraflarla mest olurken saat 11 e dayandı. Ee hadi sahilde de kuş tarayalım deyip açık denize
çıktık. 3-5 gümüş martı.. Ortam günlük güneşlik, az ilerde denize sıfır, kumul üzerinde masa
sandalyeler kurmuş kafeye takıldı gözler. Bi tanesine kurulduk hemen, biralar çerezler, keyif
olağan üstü.. Gördüğümüz türlerin kritiklerini yaparken fotoğrafları da incelyoruz. Orhan bir anda
"abi bu gelene bak" diyerek deniz üzerinden bize doğru gelmekte olan kuşu işaret etti. Bir elimde
bira şişesi, diğer elde dürbün şöyle bi bakındım: SÜMMSÜÜKK !!!
Hemen makineye sarıldım; aramızdaki mesafe 30-35 m ve bir elips çizercesine solumuzdan yaklaştı,
kıyıya en yakın noktası bizim hizamız, sağımızdan tekrar açılmaya başladı. Kadrajın 1/4 ünü
dolduran sümsük fotoğraflaıyla ben uçuyorum o an.. Telaşla makineye sarılırken elimdeki bira
şişesini masaya devirmişim, ortalık batmış; dürbün kumlara gömülmüş vaziyette acı ile bana bakıyor
:)
Kuş gitti madem, ee şu fotoğraflara bakalım:
makineyi hışımla çıkarırken çantadan, elim değmiş muhtelif noktalara, mod: M, enstantane 1/30,
f:5,6, ISO: 400 !!
bembeyaz sayfalar lcd ekranında dururken; keyif biraları yerini efkar biralarına bıraktı :))