Yazık:( İğneada ya ilk gittiğim yıllarda henüz 9-10 yaşlarındaydım. Sabahları sahilinde yürüyüş yapar, kahvaltıdan hemen sonra koşarak denize girerdik. Öğlen sıcağında ise kendimizi ormanın serinliğine atardık. Öğlen yemeğinden sonra adına "Tilki Avı" dediğimiz ormanda keşif amaçlı yürüyüş yapardık. O günlerde gördüğüm (muhtemelen ilk kez) yılan derisi hala gözlerimin önünde. Elinde kozalakla ağaçtan ağaca sıçrayan sincap da öyle. İğneada , mavi ile yeşilin buluştuğu yer. İğneada , bir defa göreni tekrar çağıran yer. Şimdi bu şirin beldeye, oraya hiç de ait olmayan bir santralin yapılabileceğine inanasım gelmiyor. Ah İğneada... Bağrında yüzlerce tür canlıyı barındıran ormanlarını, sağı solu belli olmayan denizini çok özleyeceğim...