Dostum seni nasıl tanımazlar ya.. Artık devir değişti, nerede o eski günler diyoruz şimdi.. Fakat dert etme. Ben film yaptım hiç takan bile yok, düşün artık artistliğe soyundum, arıkuşunu çektim, fakat kaale alan bilem yok. Şaka bir tarafa, o yıllarda bu büyük lensleri almak bir yana görmek bile pek mümkün olmazdı. Kamil Öge senden aldığı lensi büyük bir heyecanla göstermişti, bak böyle şöyle diye. Biz de nasıl aldın, kaça aldın diye salak salak soru soruyorduk beyin cerrahı adama. Niyeyse öyle bir kıtlık dönemiydi, karneylen ekmek mi alıyorduk ayrıcana tam hatırlayamıyorum. Evet, bu tür lensler yabani atlar gibidir, binicisi önemlidir elbet, ehlileştirmek için bir çok tecrübe ve alet edavat ister. Fakat tabi ki safkan bir atı ehlileştirmek kadar da keyiflisi yoktur. İyi bir tripod kafası gerekir en başta, sonra kamuflaj, sonra atı tanımak filan. O yıllarda bu tür lenslerin sahalarda örneklerini görmek bile heyecanlıydı. Dünya küçük hocam, karşılaşırız umarım. Selamlar.