Süleyman Bey,
mesajınızı okuyunca belki sorularınıza cevap olur diye yazıyorum.
gerçekten çok sinir bozucu durum. Çevre Orman Bakanlığının uygulamalarından biri. yasak yok. ancak izinsiz olunca yasak. Hocanın hesap; parayı veren düdüğü çalar gibi bir mantıkları var.
Trakuşta geçen yılki forumlarda birkaç kez gündeme gelmişti. pekçok arkadaşımız Trakuşun kurumsallaşması ve üye kimlik kartı konusunda görüşlerini bildirmişti.
şu ana kadar ücret ödeme veya hiç haber vermeden (gizlice) girme dışında bir alternatif görmedim.
akademik anlamda bakanlığın pekçok projesine imza attım, Ankaradaki pekçok toplantılarına katıldım ve zaman zaman danışmanlıklarını yaptığım halde, ben de aynı muameleyle defalarca karşılaştım. Milli Parkların iki genel müdür yardımcısıyla yüzyüze görüşmelerimde konuyu anlattım. bana söylenen bahane: yabancıları başka türlü denetleyemedikleri.
Allah aşkına, ülke yol geçen hanı gibi. İsraillisinden tutun, Belçikalısına. kimi çiçek soğanı kaçırıyor kimi engerek yılanı. kamyon yükü kaplumbağa da. hangisine dur diyen var.
bizde mantık haline gelmiş meşhur deyimimiz: kızım sana söyleyeyim, gelinim sen anla!.
niye kızına (kendinden olana) laf edelim de elden gelen başka birini hoş tutalım. bunun gibi nice sözlerimizi, atasözlerimiz var. oysa Avrupada öyle mi? her zaman önce kendi vatandaşlarının önceliği var. bizde ise yabancıların. misafir anlayışımız var ya.
sözü fazla uzatmayayım. ya habersiz -klasik usul- ya da ücreti karşılığı seçeneklerinden birini seçeceksiniz sanırım.
iyi geceler, selamlar.