Trakusla çok güzel bir kampı geride bıraktık. Emeği geçen herkese buradan tekrar teşekkür ederim. Sadece Aladağları ve Sultansazlığını görmek için bile bu kampa katılmaya değerdi. Fotoğraftaki köpek Aladağlarda bulunan maden işletmesinin bekçi köpeği. Kuş fotoğrafı çekmek isterken karşımıza çıktı ve kişilik sahibi olması nedeniyle dikkatimizi çekti. Bu nedenle paylaşmak istedim.
Aladağlar ve Sultansazlığı çok farklı türleri bir arada barındıran bir ekosistem. Ancak şurası çok açık ki çok kırılgan ve tehdit altında. Mesela o çok merak ettiğimiz urkeklikleri bu maden işletmesinin içinde ve çevresinde aradık. Kayakartallarını, tüm diğer ötücüleri de öyle. Gittiğimiz her yerde doğadan özgürce mantar, bitki vs. toplayan insan grupları vardı. Koyun sürülerini otlatan çobanlar bu koruma alanını istedikleri gibi kullanıyorlardı. Sürülerin hergün hergün sömürdükleri bu alandaki tüm bitkilerin envanterleri çıkarıldı mı acaba? Hiç sanmıyorum. Örneğin Niğde tarafındaki Demirkazık zirvesine yakın Emli vadisinde vadi içine yapılmış ağıllar, prefabrik yapılar, çevrilmiş taş duvarlar vs. vardı. Ne anlamı var?
Bir de tabii ki şu anda Türkiye\'nin heryerine dikilen rüzgar santralleri var. Aydın\'da bunlar tüm dağları istila ettiler. Kısa süre önce gittiğim Isparta\'da da öyle. Aladağlar\'a da 1200 civarı santral kurulacağı söylendi. Bu bence bu ekosistemin kaldırabileceğinden çok fazla. Bu devasa pervaneleri çıkarmak için dağlara ve vadilere geniş yollar açılıyor, tepeler traşlanıyor. Yani ekosistem yok ediliyor. Her şeyde olduğu gibi bunda da bence ipin ucu kaçmış durumda. İstanbul, NY yada Londra\'da hayatlarını sürdüren bu mülk sahiplerinin İkizdere, Aladağlar, Söke yada Uluborlu\'da yarattıkları tahribatı umursayacaklarını zannetmiyorum.
Tabii ki Sultansazlığı... Erciyes ve Aladağlar gibi devasa dağların eteğinde yeralan bu sulak alanın büyük oranda kurumuş olduğu ortada. Kuruyan yerler köylülerce sürülüyordu. Kamışları kesenler vs.
Sadece hatırlatmak istedim.