İzmir Gediz, Manisa Spil, gönül dostları ve macera
Son 10 günü Yunanistan da geçirdikten sonra Türkiye’ye dönüşe geçtiğimde 3 günlük boşluğum vardı.
“Ne yaparım?” diye düşünüyordum.
Önce Ankara Planı yaptım. Sevgili “akiraz” Ahmet Kirazoğlu ve “gunhan” Günhan Hatipoğlu ile telefonlaştım. Fakat hava şartları nedeniyle bu programdan vazgeçtim. Daha Yunanistan’a gitmeden önce telefonla görüştüğüm adaşım “mustafatanhire” Mustafa Kuş ve sevgili “moktem” Mehmet Ali Öktem ile tekrar telefonla irtibata geçtim. Rotayı İzmir’e çevirdim. “mustafatanhire” Mustafa Kuş “ ve “moktem” Mehmet Ali Öktem ile sabah saat 07 gibi buluştuk. Soluğu İzmir’in kuzeyinde dağda aldık. Bahçe Çintesi için. Arabayı sevgili “moktem” Mehmet Ali Öktem kullanıyor, adaşım “mustafatanhire” Mustafa Kuş sağ önde oturuyor bende arkada keyf çatıyordum.
Bir süre sonra dağa çıktık ve yol kenarında Bahçe Çintelerine görünce hemen mevzilendik. Bahçe Çintelerinin gelmesini beklemeye başladık. Zaten bana da kertikti. Amaç galerilik bir fotoğraf çekmekti. Nerdeeeeee.
Daha yarım saat geçmemişti ki sevgili adaşım “mustafatanhire” Mustafa Kuş evden bir çıkın dolusu azık getirmiş. Bize oracıkta da peynirli kaşarlı birer sandviç yaptı. Yaw daha acıkmadık dediysek de “moktem” Mehmet Ali Öktem ile birlikte sandviçleri elimizde bulduk. Bir yandan yiyor bir yandan da ufak ufak Bahçe Çintelerini çekmeye devam ediyorduk. Bir süre sonra şırrrrrrrrrr diye bir ses. Sevgili dostum adaşım bu kez de büyük fincanlara termostan çay dolduruyordu.
“Abi dur nayıporsun?” dememize fırsat kalmadan “moktem” Mehmet Ali Öktem ile fincanları elimizde bulduk. Bir elimizde sandviç, diğer elimizde çay fincanı makineler düştü düşecek savaş veriyoruz. Bahçe Çinteleri bize bakıyor biz onlara..
Bir yanda da makineler yere düşmesin diye mücadele veriyoruz. Artık yapacak bir şey yok adaşın getirdiği azıkları yerken Bir yandan da Bahçe Çintelerini kontrol ediyorduk ki; burnumun ucunda bir çatal ve ucunda siyah zeytin adaş ağzımıza sokmaya çalışıyor. Bir “moktem” Mehmet Ali Öktem’in ağzına bir benim ağzıma uzatıyor çatalı
“La abi dur. Yok abi ben yemem” diyerek karnı doymuş çocuklar gibi kafamı sağa sola çevirsem de çatalı ağzımda buldum. Bir sandviçten ısırıyoruz, biraz fincandan çay içiyoruz bir yandan da adaşın ağzımıza zorla soktuğu zeytinleri yemeye çalışıyoruz.
“la adam dur gurbanın olam” desek de çocuğuna zorla yemek yediren anne gibi çatalı bir ağzımıza, bir kulağımıza bir burnumuza soka soka bizi doyurdu.
Bu arada güç bela da olsa Bahçe Çintelerini de çekmiş oldu.
Öğleden sonra ise Gediz Deltasına indik. Adaşımın işi olduğu için öğleden sonra biz Mehmet Ali Öktem ile dolaştık ve Tepeli Pelikan çektik.
Ertesi gün ise bu kez sevgili adaşım “mustafatanhire” Mustafa Kuş ile Gediz deltasının yolunu tuttuk şansımızdan Balık Kartalı bize iyi mesafeden pozlar verdi. Öğleden sonraları da Manisa Spil dağına çıkarak yol kenarındaki bir pınarda Karatavuk ve Öter Ardıçların yüzlerce full kadraj görüntülemeye başardık. Hatta bazen kadraja sığdıramadığımız kareler oldu. Bu arada Spil dağında sevgili “zaferK” Zafer Kurunç hocam ve “Gedizmen” Okyay Bulut ile tanışma fırsatı bulduk.
Buradan Teşekkürler sevgili adaşım “mustafatanhire” Mustafa Kuş.. Teşekkürler sevgili “moktem” Mehmet Ali Öktem, Bana katlandığınız için yüreğinizi açtığınız için. Sevgili Zafer Kurunç hocam ve “gedizmen” Okyay Bulut’a da buradan gönül dolusu selamlarrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr