Ve gittiler
Şubat sonu Alaçatıya geldiler, aynı bölgeye yerleştiler, beslendiler, ürediler, yavruları büyüttüler ve sonunda Kızıldeniz üzerinden Güney Afrikaya doğru kışı geçirmek üzere ayrıldılar. Yaklaşık olarak beş yıldır gözlüyorum, sürekli aynı dönemde aynı bölgeye gelip aynı bitkilerin üzerinde yazı geçiriyorlar. Nihayet bu sırrı bu yıl çözdük. Kuzey Ceme bahsetmiştim, birlikte gözlem yaparken, bu bitkilerle bu kuşun bir ilişkisi olmalı diye. Araştırdı ve bitkinin juncus adlı bir tür olduğunu buldu, ben biraz daha ayrıntılı araştırınca bitkinin tam adının juncus acutus olduğunu saptadım, (http://www.wikizero.co/index.php?q=aHR0cHM6Ly9lbi53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvSnVuY3VzX2FjdXR1cw). Bizim kuşun latince adı cisticola juncidis (juncidus), bitki türünün adı juncus acutus olduğuna göre ilişkiyi bulmuş ve çok sevinmiştik, oysa 1783 Galata, İstanbul doğumlu Rafinesque (Constantine Samuel) daha 1810 yılında muhtemelen bu kuşu juncus acutus üzerinde gördü ve latince ismini juncidis olarak koydu. Bitkinin IUCNdeki dağılım haritası ile kuşun dağılım haritalarını karşılaştırınca ortaya şöyle bir soru çıkıyor; acaba kuş yazı geçireceği bölgeyi seçerken bitki türü dışında başka belirleyicileri mi dikkate alıyor? Çünkü söz konusu bitki neredeyse Türkiyenin her yerinde var, oysa yelpazekuyrukların kayıtları Ege ve Akdenizden. Kuşun diyetinde böcekler, omurgasızlar (invertebrates) ve bitki çekirdekleri var. O zaman şu soruyu da sormadan edemiyoruz; eğer flora ile fauna arasında habitat seçimini belirleyen çok temel bir ilişki varsa, diğer bölgelerde de, özellikle sulak alanlarda, şu juncus acutus denen bitkilere biraz daha dikkatle bakmaya değmez mi? Selamlar, sevgiler.