Uzun bir hikaye ama paylaşmam gerektiğine inanıyorum. Sıkılmazsınız umarım.
Soner Bekir ve de Murat Çuhadaroğlu bir gece ansızın telefonla arayıp sushi seven hint güzeli karşımızda dediler. Tabi bir anda her şeyi bırakıp ertesi gece yanlarına gittim.
Gecenin bir yarısı kuşların bulunduğu alana giderken geçmemiz gereken bir derenin kıyısında durduk. Dereyi yayan geçip yola yürüyerek devam etmemiz gerektiğini belirttiler. Derenin genişliği 15 metre kadardı ve Temmuz başı olmasına rağmen şarıl şarıl akıyordu. Ayrıca su buz gibiydi. Karanlıkta bir şey belli olmadığından ürkütücü görünüyordu. İçimden vay be nerelere girmişler dedim. Soner botunu ve pantolonunu çıkardı. Bende hazırlıklarımı yapıyordum. Pantolon ve botları çıkarıp omzuma astım. Dürbün, fotoğraf makinesi, el fenerleri, yedeklerin bulunduğu çanta, su, yiyecek
Her şeyi yükledim ve suya girdim. Sonerde peşimdeydi. Murat abi Siz geçin benim hazırlanmam uzun sürer dedi. İlk 10 metre fazla derin olmadığından bir iki ufak düşme tehlikesiyle de olsa atlattık ama asıl debi son 5 metredeydi. Suyun artan debisi kadar suyun soğukluğuda çok ciddi bir sorundu. Bir süre sonra ayaklarımı hissetmemeye başladım. Bastığım yerler yosunlu olduğu için ayaklarım daha çok kaymaya başladı. Bu soğuk su da karanlığa düşmem felaket olurdu! Ancak herşeyi göze almıştım bir kere. Her adımımı sağlam atmaya, ayaklarımı taşlara ve yosunlara sabitlemeye çalışıyordum
Haydi oğlum az kaldı derken Sonerin üç metre arkamdan bağırmalarını duydum. Düştü sandım ama arkamı döndüğümde bana bir şeyler söylemeye çalıştığını gördüm. Derenin gürültüsünden o mesafeden bile zor duyuluyordu. Bana gitmeee, daha fazla gitmeeee diye bağırıyordu. Bende olmaaaz, buraya kadar geldim, devam etmem lazım diyordum. Su yükselmiiiş gitmeee diye bağırıyordu. Ben ise içimden buralara kadar geldim, onlarsız karşıya geçsem yola nasıl devam ederim, etsem kuşu nasıl bulurum ve de düşersem derede tehlike yaşar mıyım sorularıyla savaşıyordum. Soner tamam abi gitme, başka bir yolu daha var deyince geri döndüm. O sırada farkettim ki sevgili Murat abicim arabanın içinden kıs kıs gülüyor:) Sonerde kıyıya varınca kahkahayı bastı
Bir kertikçiyi zorlayıp ve nelere karşı koyabileceğini görüp keyfini yaşadılar:) Bunun belgeselini çekmedikleri kalmıştı, yani o anların videosu yok ne yazık ki
Geri döndüğümde Soner, ee kertik atmak hele ki Balık Baykuşunu görmek bu kadar kolay mı? dedi. Haklıydı tabi, elbet bir gün Paçalıyı bulurum dedim bende :D Karşıya nasıl geçeceğiz diye sorduğumda Murat abinin cevabı gülümseyerek basit oldu ve jipinin motor sesi gümdürdedi. Hadi canım dedim, burdan nasıl geçecek derken yolu yarılamıştık bile. Paldır küldür geçtik karşıya. İşte dedim, demin dereye meydan okuduğum kertikçi damarı bu :)
Biraz yürüdükten sonra ormanda kuşu gördükleri yere gelmişiz ki Soner,yahu bu adam inanılmaz ballı, baksana dün geceki oturduğu ağaçta duruyor dedi
ve ilk anlar
Geceleyin yıldızların ışığında bir uzaylı bulmak gibiydi. Heyecanlıydım ama temkinliydim. Hareketlerini ve yapacaklarını kestiremiyordum. Daha sonraki saatler kuş hiç yer değiştirmedi. Saatlerce yanıbaşında oturup izledim ve düşündüm. Herkesin peşinde olduğu bu canlı orada devamlı vardı, asırlardır oradaydı ve onu arayan gözler en sonunda buldular.İnsanlık ilk amacına ulaştı...İçimdekileri sorguladım, sanki o da bundan mutluluk duyacak gibi geliyordu. Halbuki o ise umarsızca bir sağa bir sola bakıyor arada bir 2-3 adımlık yer değiştiriyordu. Bulunmasının onun için bir önemi yoktu. O bizi çok etkilemiş olsada bizim ona bir etkimiz yoktu. O an çok farklıydı. Gözlerimi kapadım ve leopar olarak uyandım. Dağda bir patikada geziniyordum. Uzaklarda, şehirlerin ışıltıları göğü aydınlatıyordu
Bir kayaya çıkıp gökyüzüne baktım. Silkelenip kendime geldim ve gökyüzüne baktım. Leoparla aynı gökyüzüne baktığıma emindim
İçim neşe doldu ve bir yerlerde bilmediğimiz binlerce canlının nefes alıp verdiği kafamda dank etti. Ayrıca onlar yaşadıkları sürece görmemiz bile gerekmediğini öğrendim
Onları görmenin tek amacı onların varlıklarını sürdürdükleri evlerini korumak olmalı
İşte bu duygu, insanı bencillikten bir nebze olsun uzaklaştırıyor.
Bu yüzden bu canlının yerini saklı tutma konusunda gösterdikleri hassasiyet için Sonere ve Murat abiye teşekkürlerimi sunuyorum. İlk anda yaşadıkları heyecanı benle paylaştıkları ve bu güzeli hayatıma kattıkları içinde minnettarım.
Bu buluşun ardından, Soner Bekir, Murat Bozdoğan ve ben, Balık Baykuşunun Toroslarda ki dağılımı anlamak amacıyla yurtdışı kaynaklı ve Doğa derneğinin Birdlife partneri olduğu için aracı olduğu bir projeyle 25 günlük bir çalışma yaptık. 25 günde Kahramanmaraştan Antalyaya kadar gece gündüz aralıksız araştırmalarda bulunduk ve sadece 3 birey tespit edebildik
(sadece bir kez otelde kaldık:) Çalışmalar önümüzdeki senelerde de devam edecek