Kuş portrelerinden pek haz etmediğimden bunu uzunca zamandır bekletiyordum. Ancak çok emek verdiğim bir kare ve can sıkıcı bir de hikayesi var...
Birecik te Çölkoşarlarının ve Bağırtlakların bulunduğu köye gelenler bilir. Köyden birkaç km. ilerdeki yüksekçe yerde, kuşların bulunduğu alana yakın yerde bahçesi yığma taşlarla örülü bir ev bulunur. O duvarın önündeki alanda 3 m. çapında bir çukurluk kazılmış ve zaman zaman içerisine su verilir. Yazın bunaltıcı sıcağında bu küçük alana kuşların biri gider, biri gelir. Fırat a ya da başka bir yere gitmeyi göze alamayan kuşlar için çok cazip bir yerdir. Biz de çevrede rahatsız olacak köylülerin olmadığı zamanlarda gidip fotoğraf çekmeye çalışırız. Aynı zamanda bu güzel davranışla kuşları sulayıp hayır işleyen bu vatandaşa hayranlık duyarız.
Bir gün yine kimseler yokken gittiğim o su başında arabadan inip, çevreyi kolaçan edip, bahçe duvarına biraz dikkatlice baktığımda bir de ne göreyim!... O bahçe duvarında kocaman bir delik ve arkasında bir oturak ve yerde onlarca boş fişek... Susuzluktan kuruyan kuşları hem de üreme dönemlerinde gafil avlayan bir avcı. O avcıyla konuşmanın yararsız olduğu, ne diyeceği belli olmayacak bir kişilik te biriyle karşı karşıya olduğum söylendi. Canım çok sıkıldı.
Karşıma nasıl birileri çıkacak, karşılaştığımda onlara ne söyleceğimi ve nasıl bir tepkiyle karşılaşacağımı bilmediğimden bir daha gitmedim o yere.
Bu güzel, oraya su içmeye gelenlerdendi.
İyi haftasonları.