Ahmet Karataş Hocamız; sevimli, canayakın, sevgili kızını evde bırakarak bize arazi rehberliği ve arkadaşlığı yaptı. Misafirperverliği ve dostluğuna buradan tekrar teşekkür ederim .
Bahar aylarında ( bilhassa Mayıs ) 2500 mt.yükseklikteki toprak dağ yolların hemen yanlarında bolca görülen büyük ve sürmeli dağ bülbüllerini, kar serçelerini bize bulup göstermeye çalıştı. İlk gün 3000 mt. ye arabalarla çıkararak ur keklik aradı, fakat ben dum - ur oldum, çünkü yüksekliğe bağlı oksijen basıncı eksikliği arabayı defalarca stop ettirdi ve mucur taşların üstünde ve uçurumun bir mt. kenarlarında ödüm ödüme karıştı :) İkinci arabamız zaten yarı yolda çekmez olmuştu ve aşağıda yol kenarında bırakıp bununla yukarılara devam ettik . Dönüş yolunda direksiyonu Timur arkadaşımıza bıraktım
Bölgedeki yüksek rakımlı yerleri ziyaret edecek arkadaşların; gitmeden önce arabalarının hava alma bölümünü veya hava filtresini ayarlatmaları konusunda dikkat çekmek isterim .
Ertesi günü alamecek ve kara iskete noktasına gittiğimizde, ur kalsın, görmesem de olur diyerek daha yukarıya çıkmak istemediğimi belirttim, bir gün önceki adrenalin yeterli gelmişti . Sonra; madenin tünel ağzında kar yığınında bülbülleri ararken, yan taraftaki ciplerin bile inmesinin zor olduğu 30 derece eğimli, yol bile olmayan bir tepe gösterdiler, geçen hafta sevgili bir arkadaşımız kasası yere yakın bemeve marka arabayla inme cesaretini göstermiş Sultan Sazlığından Atalay Bey ile, sahiden takdir etmekten alamadık kendimizi
Mevsim itibariyle türler az miktarda ve uzak olmalarına rağmen, zevkli bir arazi oldu, Ahmet Hocamız, fotoğraftaki türü Yahyalı civarındaki bir tepelik - tarlalık alanda öğle saatlerinde aradı, uzaktan sesini duymasına rağmen görüntüleyemedik. Daha sonra ikindi vakti çeşmebaşı maceramız oldu; ıslak çamur zeminde su arayan belki 1000 kadar vızıldayarak dolaşan arıların ortasına yere panço serilerek kamuflaja yatıldı, bir süre sonra naylon kamuflajın sıcaklığından bunalan içimizden biri kurumuş otların ortasında tarlaları dolaşmaya çıktı, 10 dakika sonra ne görelim ! , üstteki toprak traktör yolunda belirdi aniden ... Ne olduğunu sorduğumuzda; kafasını yukarıya kaldırarak ona saldıran " blöfçü yılan " kovalamasından uzaklaştığını anlattı, fakat yılan yarı zehirliymiş, ben Ahmet Hocamızın yalancısıyım :)
Artık hava kararmaya başlamıştı, çeşme başından toparlanıp arabayla tarlalar arasındaki dar toprak yolda kuru çalılık ve taşlara sürte sürte biraz daha ileriye gitmeye başladık ( Bu sürtünmeler, ertesi sabah arka tekerin yarılmasına ve İstanbul a kadar stepne ile gelmemize sebep oldu ), sabah sabah bu sürprizle karşılaşınca tekeri değiştiren Hocamız ve Timur un emeklerine - ellerine sağlık .
Sultan Sazlığı Pansiyona dönüşe geçtiğimizde saat 19.40 olmuştu, nihayet Ahmet Hocamız türü sesinden duydu, gördü ve bizlere gösterdi, iyi olmasa da kayıt aldık, galerilik değilse bile türün özelliğinden dolayı buraya yüklemek istedim .
Seyriniz için teşekkürler