Salih Acar.
Türkiye de çok az tanınsa da benim en sevdiğim kuş ressamıdır.
(1927 bulgaristan doğumlu-2001 istanbul da öldü)
acarı keşfetmem ise 1993 de bir arkadaşımda gördüğüm hayatını anlattığı biyoğrafisi ÇAYKA adlı kitabı sayesinde oldu.bir gecede soluksuz okumuştum.işini tutkuyla sevmeyi Acardan öğrendim diyebilirim
Salih Acar ın hayat felsefesi ile sanat anlayışının oluşması ve biçimlenmesi gençlik, hatta çocukluk yıllarına kadar uzanır: O İstanbullu olmadan çok önce Filibeli dir. Babasının Çayka (Bulgarca da deniz kırlangıcı) diye çağırdığı Acar ın çocukluğu doğa içinde, 1927 yılında doğduğu Meriç kıyısında büyük bir evde geçer. Ancak üzücü bir kazaya uğrayıp bacağı kırılınca, Varna da bir hastanede uzun yıllar acılar içinde ve insanlardan uzakta yaşamak zorunda kalır... 1945 yılında II. Dünya Savaşı nın sona ermesiyle iki arkadaşıyla birlikte ressam olmak için Sofya Güzel Sanatlar Akademisi nin yolunu tutar.
Yokluk ve sefalet içinde geçen yatılı okul yıllarında sokaklarda çöplerden beslendiği zamanlar olur.bitlerini yarıştırıp para kazanır.ama okulunu dereceyle bitirir.
. Bulgaristan da Anayurda göç gündeme geldiğinde aileden ilk izin O na çıkmıştır. Bir süre sonra ailesinin de gelmesiyle birlikte Beşiktaş a yerleşir. İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi ni bitirir. Geçimini sağlama gayretiyle tabelacılık, boyacılık gibi işlerin yanı sıra değişik işlerde çalışır.
Avcılıktan kuş ressamlığına
Bu arada, arkadaşları sayesinde sanatını büyük ölçüde etkileyecek ve bol bol malzemeye kavuşturacak yeni bir merak edinir: Avcılık. "1951 de İstanbul a geldiğimde avcı arkadaşlarla tanıştım. Onlarla birlikte avlanırdık. Şimdi kuşları çok iyi tanıyorum. O zaman çok kuş vardı, çok. Artık azaldı. Ben avcılığı çabuk bıraktım. Zaten fazla vurduğum da yoktu. Bir iki kuş avlar köşeye oturur ve okşardım onları. Nerden geldi, nereye gidiyor diye düşünür, renklerine bakardım."
Bu arada yapı kredi bankasının yarışmasında dereceye girer .eskiler bilir meşhur uçan leylek acarındır.
Bir müddet sonra Acar ın hayatına Belkız girer. Evlenirler. Salih ve Belkız, Tevfik Fikret in Aşiyan ının hemen yanıbaşındaki koruda harikulade bir köşke taşınır. Doğaya ilgiyle yaklaşan bu genç çift, Avrupa da yaygın olan kuşları markalama merakına kapılırlar. Markaladıkları bir beyaz kaşıkçı yaklaşık 10 bin kilometre kanat çırptıktan sonra Mısır da Krallar Vadisi nde bulunur.
Alabildiğine romantik dünya görüşünün yanında bir başka tarafı da vardır Salih Acar ın: Türkiye de eşi ve birkaç yakın arkadaşıyla birlikte Doğal Hayatı Koruma Derneği ni kurarak elinden geldiğince doğayı korumak ve doğa sevgisini oluşturmak amacıyla ve buna karşı gelenlere anlayışla, bilinçle savaş vererek yabancı ülkelerde milyarlık derneklerin yaptığını başarır: "Kuşları, kelaynakları dünyaya tanıttık. Evet çok şeyler yaptık. Büyük projeler ürettik. Kitaplar çıkartıp okullara dağıttık. Dünyanın dikkatini çektik. Bu işi dünyada ilk başlatan İngilizler geldi ve dediler ki, siz karı kocanın yaptığını biz İngiltere Devleti olarak yapamadık. Derneğin tam 7 bin çalışanı var. Bununla gurur duyuyorum."
1982 yılında 17 yıllık eşinden boşanması yetmezmiş gibi Acar ın ünlü evini de bir gün alevler sarıverir ve anılar kül olur gider.
Acar, dostlarının ve kurucusu olduğu derneğin desteği ve yardımlarıyla bu yıkımdan kurtulur ve tekrar tuvalin başına geçer. Çizdiklerini aynı zamanda hissettiği her hâlinden bellidir: "Ördek denince bizim aklımıza genelde yeşilbaş ördek gelir. Oysaki 60 tür ördek var. Mesela; çıkrıkçı, fiyo, Macar, patka, testere dişi, camgöz orman patkası, hanım ördeği, domuz burunlu patka. Bunları herkes bilmez. Boğaz da devamlı takip ederim. Sonbaharda göç vardır.
Kuşları gözlerken Boğaz da teknemle 6 bin 800 defa geçtim. Bütün Avrupa daki kuşlar Boğaz dan geçer. Dünyada 7 bin 500 çeşit kuş vardır. Avrupa da ise 500 çeşit. Bunların 450 si Türkiye den. Yani Avrupa daki 500 çeşit kuş toplanır, Boğaz dan geçerek Pakistan ve Afrika ya kadar giderler. Bu kuşlardan 400 çeşidi sadece Manyas ta bulunuyor.
Yani Türkiye bu bakımdan çok zengindir. Yanlız bunların hepsinin nesli yavaş yavaş azalıyor. Kelaynakların nesli tükendi."
Fırçasıyla kanatlanan ressamın, kaybolan kuş türlerine, hele hele kelaynaklara tuval üzerinde yaktığı ağıtlar vardır: "Ben bu kuşu 25 sene evvel dünyaya tanıttığım zaman 300400 tane vardı. Şimdi kalmadı. Yanlızca kafeste birkaç çift var. Göç yapamıyor. Onlar Marako ya giderlerdi. Kafestekileri bıraktılar gitmediler. Özelliklerini kaybettiler. Benim için kelaynak değil, tavuk oldular artık. Eskiden zirai ilaçlama yoktu. Çekirgeler ekinleri talan eder, açlık gelirdi. Kelaynaklar gözüktü mü çekirgeler gider, bereket gelirdi. Çekirge sürülerini yok ederdi. Bir kelaynak 5 kilo çekirge yer, 5 kilo da öldürürdü."
Yaşlandım, yoruldum. Çok sergiler açtım. Yapacağımı yaptım. İstediklerim oldu"diyor kuşların ressamı. Hep yüreğiyle çizdi..
Acarın resimlerini görmek için 6 saatlik yoldan gelip dönmüşlüğüm vardır.hem doğa tutkunu hem işinin aşığı bir ressam.
Yılbaşından önce bu yazıyı yazmıştım.sonra ne olduysa hem yüklemedi hem HD hakkımı yedi.
Biraz geçte olsa İşini tutkuyla seven herkese iyibir yıl diliyorum..
keyifli seyirler.
http://www.youtube.com/watch?v=rYEDA3JcQqw
iyi gider..