ÇATALCA.
Genellikle bahar aylarında,tür bakımından oldukça zengin,Bekirli,Kurfallı gibi şirin köylerimizin de bulunduğu,Çatalca ormanlarını gezer,orman içindeki kum ocaklarına da uğrarım.Abi,duyduk ki Bayram Abile kahvaltı etmişsin,kusur mu ettik de uğramıyorsun diye yolumu kesen,mert emekçiler diyarı,kum ocakları.Bayram dedikleri,ormandaki zümrüt vadilerin yamaçlarında,kınalı koyunlar,meleşen kuzular ile yaşayan,Çanakkaleli,gurbetçi,bir bilge çoban.
Orhan,ocaktan şehre kum çeken,babacan bir kamyoncu.Kuşlara muhabbetimi görünce,bak ne göstercemdidi,şantiyeyi gezdirdi.Tuvaletler,mutfak,ofis,tavanlar,duvarlar,kirişler yer gök,çamurdan yapılmış,yarım çanak gibi yuvayla dolu.Her yer cıvıl cıvıl.Yetişkin kırlangıçlar vira yem taşıyorlar.İnsanoğlu kuşların üstüne titriyor,kreşe dönmüş bu cennet mekanda.
Yemek faslından,çay keyfine geçince,öyküler de art arda dökülüyor.Bir ara kamyona ilişti gözüm.Dikiz aynamda bir kuş! ayna ayna söyle bana,var mı benden güzeli der gibi haspam..Şu soytarıya bakın demeye kalmadı,çocuklar birbirlerine bakıp,kahkahayı bastılar.Onun hikayesi var diyor patron,gözüyle Orhana değerek.
Yüzü al al,gözleri pırıl pırıl Orhan, Kum ocakları oynak,hem de işveli diye giriyor söze.Bu Onların hikayesi :
Nice mahirleri deviren felek,beni de buldu bir gün ve şu gördüğün dev kamyonu devirdim.Hayatımda ilk kez yan yatmışım Abi,hem de kamyonla,halimi düşünsene Sözüm ona hala direksiyondayım.Şaşkın,kızgın,çaresiz ve yalnızım.Patron ; Ne yalnızı Orhan,ailen yanında ya diye araya girince gülüşüyorlar.Ama,ne aile! diyor,devam ediyor Orhan.Akıl direksiyonumu toparlamaya çalışıyorum da,şu,ciyak ciyak öten,fıldır fıldır dönen kuşlar olmasa.
Sol cam açık.Gökyüzünü görüyorum sadece.Bi de şu kahrolası kuşları.Canımla cebelleşirken,akrep olup sokmaya,kasap olup kesmeye azimli kuşlar.Ne kuşu,tepemde dönen,ter ter tepinen,siyah beyaz iki Azrail sanki.Afalladım,panikledim.Abime söyleyim,ömrümde böyle bir fırça ne işittim,ne yedim.Af buyur,eşimden bile.
Kamyonu,kazayı geçtim,can derdindeyim.Kamyon feda olsun onlaradiyen patron araya girdi yine.Boncuk boncuk terleyen Orhan,ne diyordum Abi ? ha,altı üstü iki kuş dedim,azıcık sakinledim.Belli ki yuvalarını dağıttım diye geçti içimden,kendi yavrularım düştü aklıma,içim eridi.Can havliyle camdan attım kendimi,bi solukta sağı solu aradım.Ben dostlarımdan yardım beklerken,anladım ki,onlar da benden medet bekliyor.
Ön tampona konup,çırpındıklarını görünce,akıl perdem usulcana dank etti.Bakmak için eğildiğimde,hepten dellendiler.Gördüklerime ben bile inanmadım.Tampon demirleri arasında bir yuva ve içinde iki minik yavru kuş.Sallanan cıs cıbıl kafalar,yakaran,meleşen,açık gagalar.Tüysüz,dım dızlak iki dirhem et parçası.Yuvaya yapışıp,hayata tutunmuşlar.Haberi duyan koştu mu,mekan mahşere,kurtarma işi,can pazarına döndü mü ? Herkes her telden çalıyor.imdaat! diye feryat eden ana babayı dinledim,bir birine kenetlenen yavrulara güvendim ve yuvaya dokunmayınn! diye bağırıverdim.Vinçle kamyonu düzledik ve hiç telefat vermedik.
Böyle kaza dost başına..İki evlat,iki torun sahibi oldum o an.O gün bu gün beraberce gezeriz.Dağlara gitsem,şehre de insem,biri yavrulara bakar,boşta kalan bana yoldaşlık eder.Yanıbaşımda uçar,omuzumda dinlenir.Onları tanıdım,tanıdıkça ne çok sevdim.Şunca daraşık yere,bunca vefayı,onca sevgiyi nasıl sığdırırlar,aklım yetmedi.Şu masumların büyüyüp,uçtuklarını da bi görebilsem...
İki gün sonra
Yolunuz Erciyes Kum Ocağına düşerse bir gün,Bekirliye giderken,sol yana bakın,Orman İşletmesinin odun deposunu göreceksiniz.İşte orda,kocabaş,kızılbaşlı örümcekkuşu ve orman toygarının şirin yavrularının peşindeyim Zemin yaş,zemin kaygan.Kuşları bilirsiniz,çat orda,çat burdalar.Peşlerinde koşarken,dev kamyonların arazide açtığı derin çukurlarda zig zaklar çiziyorum.Derken,arabaya bi haller oldu.Yürü dedikçe homurdanıyor,dört teker tırmalıyor,ama yerimizde sayıyoruz.Çıkmak için debelendik,debelendikçe battık.Orhanı aradım,medet! dedim.Allahtan ocaktaymış.Az sonra uzaktan göründüler.Ama ne görüntü.Yemyeşil çayırların,rengarenk çiçeklerin ortasında,daracık,gezmeklik toprak yol ve üstünde,kükreyen,demir,lastik yığını,devasa bir kamyon.Direksiyonda bir babacan ve etrafında uçuşan minnacık bir kuş.Kamyon asfalttan çıkıp,cayırlığa girince,şoför,kolunu açık camdan uzattı,kuş gelip omuzuna kuruldu ve öyle geldiler.Bizi kurtardıktan sonra,birlikte,yanak yanağa yine ocağa döndüler.Masal kahramanlarını canlı görmüşcesine,ardlarından,ağzım açık baka kaldım...
Jack Londonun sevginin katıksızı dediği böyle bir şey olsa gerek.
Bu naçiz fotoğrafımı O güzel insana,Orhan a ithaf ediyorum.