pazar günü şöyle bir keşif turu yapalım dedik ve soluğu Kızılcahamam da aldık :)
girmediğimiz yol çıkmadığımız tepe kaldı :) ama baya bir dolaştık. bir tane gözlem klubesi bulduk(tahminim TRT nin Dev Kanatlar belgeseli için inşa ettiği betonarme bir klube). Giriş kapısının camı kırıktı. Meraklı insanların gazabına uğramış anlaşılan. :(
bu klubeyi iki ağalık tepenin arasında bozkır bir alana kurmuşlar. içerden camlarını kamuflaj malzemeyle kapatmışlar. Bu klubeyi neden buraya kurduklarını araştırırken aşağılarda Kara Akbababa ya ait olacağını düşündüğüm bir yuva yıkıntısını ağacın tepesinde gördüm. Aynı zamanda üzerimizde gezinen 3-4 tane kara akbaba(20-30mt ve çok yüksekten uçanlar) klubenin doğru bir yere kurulduğunu ispatladı :)
bulunduğumuz yerden iki farklı yerde iki su deposu gördük(aslında biz onları başka gözlem klubeleri zannetmiştik :)) ). birisinin mevkisi bizim bulunduğumuz klubenin mevkisine benziyordu. orada 3-4 kişinin birşeyler yaptığını gördük ama fotoğrafçı değillerdi. Sonrasında oranın üzerini yalayarak birkaç Kara akbaba nın geçtğini gördük.
Diğer su deposu ise daha güzel bir yerdeydi. Deponun bir tarafı ağaçlık diğer tarafı ise daha seyrek ağaçlıktı. etrafında ise 8-10 tane dev kanadın turladığını gördük. Rakım olarakta daha yüksekteydi. oraya ulaşan bir yol göremedik. diğer tarafı ise sanki biraz dolansak bulacak gibiydik :)
Neyse çok uzatmayayım, altımızda yere yakın bir arabayla o dağ senin bu tepe benim dolandık. çok uzaklardan gördüğümüz 3-4 kişiyle karşılaştık. Ellerinde mantarlar vardı. Uzun soluklu bir tracking yaptıklarını anlamak zor değildi :) çok fazla muhabbet etmek ister bir halleri olmadığı için ne işle uğraştıkları(tahminim araştırma yapıyorlardı ve ellerindeki mantarlar yemek için değil incelemek içindi) gibi detayları sormadan hangi yol nereye gider sorularını birkaç cümleyle konuşup ayrıldık.
Sonrasında birkaç yola daha girip çıktık. Birinden dönerken dalları ağaç gibi olan kocaman bir Karaçam ın tepesinde(tepesi yapraksız ve kuruydu) bir Kara Akbaba gördük. öyle bir şansızlığıma geldiki, ben orada aslında çevreye bakınmak için arabayı stop etmiştim ve akbabayla olan fotoğrafik açım çok kötüydü. Kaçar diye arabayı tekrar çalışıtrmaya cesaret edemedim. zaten 8-10 saniye bizi inceledikten sonra oda kaçtı :))
Akbaba lar için çok doğru bir tercihdi o ağaç, bence :) biz bile önü açık olduğu için orada durup çevreyi kolaçan etmek istedik ki onların bizim gözlediğimiz noktadan 30-40 metre yükseklikten çevreyi kolaçan etmek istediklerini yadırgamamak lazım :)
Buraya kadar okuduysanız gülmeyi hakettiniz çünkü biz o ağacın biraz ilerisine ağaçların altına arabayı çekip, arabanın içine pusuya yattık :))) soğuksu milli parkında yolun kenarında, bir ağaç (yuva bile değil :)) ) ve o ağacın biraz ilerisinde bekleyen arabanın içindeki iki kişi. komik bir durum.
Ama şansımıza 5-10 dakika sonra o ağaca bir Kara akbaba yaklaştı ve bizi gördü tahminim ve kaçtı. Sonrasında fotoğrafta gördüğünüz Sakallı akbaba yaklaştı ve oda kaçtı. biz ise neden araba içinde bekliyoruz, handikapına girip arabayı birkaçyüz metre geriye park edip ağ kamuflajın altına girdik. O ağaca konacak potansiyel akbabaları kaçırdıktan ve 1 saat kamuflaj altında bekledikten sonra(tepemizde uçan doğanları ve o ağacın tepe hizasından geçen ama ağaca konmayan Küçük orman Kartalını saymıyorum) hala bulmamız gereken bir su deposu olduğuna karar verdik ve yola düştük :)
Birkaç dağın daha etrafını dolandık ama su deposunu bulamadık. En son ağacımızın ordan geçen yolun bizi anayola çıkaracağını düşünüp ağacın yanından bir daha geçmeye karar verdik. tabi ağaçta hiçbişi yoktu ama 3-5 km ilerisinde çok çok uzaklardan gördüğümüz su deposunun olduğu mevkiyi bulduk :)))
Sonuç orda bol bol dikenli kuşburnu yiyip karşılaştığımız 3-4 kişinin tarifi olan yola dönüp milli parkın mesire yerindeki köftecide turumuzu tamamladık :)
Biraz uzun oldu ama hikaye bu işte, kısa olacak diye bir kaide yok :) zaten çok kısalttım :)
Yorumlarınız için şimdiden teşekkürler.