Hastane :
Filibe de,Meriç kıyısında doğdu.(1927)
Çocukluğu,varlıklı babası sıfırı tüketince,evden çok viraneye benzeyen bir kulübede geçti.
Oyuncak top nedir bilmez.Gözünü açtığında Meriç in sularını gördü.Suyuna,sazına,sesine böceğine vuruldu,mutluluğu uçan kuşlarda buldu.
Bir çocukluk arkadaşının anılarına göre :
‘’Çayka,küçük bir çocukken çimenlere uzanır saatlerce kuşları izlerdi.Göçte geç kalanlar için üzülür,fırtınalı,soğuk havalarda Meriç kıyısına koşar,kuşların nereye sığınacağını düşünür hüngür hüngür ağlardı.Tutabildiği hasta,sakat kuşları evde besler,insanları tanıdıkça hayvanları daha da çok sever,çaykalara bayılırdı.Babası O na çayka diye seslenirdi.Herkes de Çayka bilirdi.Asıl adını ünlü olunca öğrendik’’
Böylece,Salih Kazım Ademof olan asıl adı unutuldu artık adı Çayka oldu.
Mutlu günler çabuk geçti.Baharı bile görmeden o meşum gün geldi çattı.Her zaman üzerinden uçup geçtiği duvar bir gün kalleşlik yaptı,sol bacağı kırıldı.Henüz yedi yaşındaydı ki,coşkulu çağı kapandı,ömür boyu çekeceği çileler devri başladı.
Aile ve komşularının soğanlı sarımsaklı Tedavi ! leri yüzünden bacağı kangren oldu,çürümeye başladı.Hastaneye gittiğinde artık çok geçti.
Tam üç yılını Varna da bir hastane odasında geçirdi.Ama ne üç yıl !
Cendere gibi,İki omuzu iki kalasa bağlı,bacaklarında kum torbası asılı ve başı aşağıda yatarak.Ve her doğan güneşe,o gün bacağı kesileceği korkusuyla bakarak.
Herkes unuttu,kimsecikler ziyaretine gelmedi bu üç yıl.Saçının üç telini kibrit kutusuna koyup,kukusunu göğsünde taşıdığı annesi bile...
Ya,zengin oda komşusuna Kral gibi davranan,Çayka yı ezilecek sinek gibi gören personele ne demeli.
Ya da,Allah vergisi inci gibi yazısını görmezden gelen,yakışıklı komşusunun kargacık burgacık yazısına övgüler yağdıran hemşirelere...
Sırf bu yüzden okuma yazmaya küser ve iki akademi bitirmesine rağmen,hayatı boyunca okuma yazmayı bir türlü beceremez.
Kimsesizlik,horlanmak,kangrenden büyük yaralar açar minicik yüreğinde.Yegane dostları,pencereden izlediği deniz,tekneler ve özellikle kuşlardır.
Üç yıl,her günü,bin yıllık bir kabus gibi geçen tam üç yıl.Herkese inat hayatta kalır.Henüz on yaşındadır ve topal bir bacakla hastaneden ayrılır.
Umutlarını,insanlara güvenini orada bırakarak...