8 Ocak günü, sevgili Mustafa Erturhan ile birlikte tipili bir gecede Sertavul’dan geçerek Silifke’ye vardık. Trabzon’dan gelen sevgili Kemal-Veysel kardeşler (Kahraman) ve Burdur’dan gelen Özgür Gürgey ve Sinan Özgünlü ile buluştuk. Hedef Göksu Delta’sıydı. Alana Kurtuluş köyünden girerek önce Arapalanı gölündeki yüzlerce ördeği ve aralarında gezen 4 adet kıyı çamurçulluğunu gözledik. Nehre giden yolda su çullukları ve diğer kıyı kuşları vardı. Oradan dalyan ağzına doğru giderek Ada martısı aradık ancak bulamadık. Kıyıda dalgalarla birlikte ileri-geri hareket eden 10 kadar akkumkuşu ve kıyıdaki geçici göletler civarında başta 50 kadar akça cılıbıt olmak üzere birkaç kıyıkuşu türü vardı. Balıkçılara ait ve bize eşlik eden bir av köpeği bitkilerin arasında gizlenen 3 adet Turacı bir çırpıda havalandırıverdi ve tüm ekip makinalarıyla onlara “ateş etti”. Paradenize doğru yollandık ve dalyanda bir bahri ve yanında bahriye benzemeyen bir başka bahri vardı. Dürbünle bakınca bir kızıl boyunlu batağan olduğunu anladık. Az sonra karşıdan gelen bir arabada ellerinde garip aletler bulunan 3 kişi gördük. Bunların, ellerinde havan toplarıyla gelen Soner Bekir, Ahmet Karataş ve Murat Çuhadaroğlu üçlüsü olduğunu anladık. Az sonra alanda neredeyse kıyıya çıkan ve karabaş martıları kursaklarındakileri kusmaya zorlayan bir korsanmartı görüldü. İstediğini elde eden bu arkadaş daha sonra dalyanın açıklarında suya park etti. Sürpriz bir şekilde alanda bir leylek ve bir kara leylek vardı. Yol boyu kervançullukları, gümüş yağmurcunlar, uçarak geçen bir erkek ve bir dişi bozkır delicesi, birkaç büyük orman kartalı, bir sürü saz delicesi, küçük isketeler, ak kuyruksallayanlar ve çayır-dağ incirkuşlarına rastlandı. Yol kenarındaki küçük su gölcüklerinde beslenen karakarınlı kumkuşlarının arasında Soner’in uyarısıyla bir adet büyük kumkuşu olduğu görüldü. Oradan Akgöl’e yollanıldı. 5000’e yakın ördek ve sakarmeke vardı. Fener yolunda 8 adet altın yağmurcun ve gezi boyunca havada veya karada gözlenen 100 kadar turna güzel pozlar verdiler. Akşama “Kebap Sarayı”nda rakı eşliğinde yenilen tonlarca Adana kebap ve sarma beyti sonrası Saray Künefecisi, olaya son noktayı koydu. Bazı arkadaşların mide fesadına uğradığını söylememe gerek yok! 9 Ocak günü sabah erkenden Mersin’e gidildi. Liman son derece sakindi ve hiç rüzgar yoktu. Orada geçirilen 1 saatten sonra çoook uzaklarda 1 korsanmartı ve birkaç büyük karabaş martı dışında bir şey gözlenemedi. Kazanlıya gidilerek İzmir yalıçapkını, mavigerdan, dik kuyruklu ötleğen ve onlarca taşkuşu görüldü. Dönüşte Mersin Liman’ında teknede yenilen balıktan sonra tekne kiralanarak korsanmartı ve sümsük arandı. Ancak yem olarak alınan bir sürü sardalya sadece etraftaki martıları ekstradan beslemeye yaradı. Korsan martı ve sümsükler en az 1 km. öteden gözlenebildi. Tek teselli üzerimizden geçen büyük karabaş martı oldu. Akşama Adana’ya gidildi ve diğer elemanlar “Kolcuoğlu”na kebap ziyafetine giderken ben Ankara’ya dönmek zorunda kaldım. Gezinin tek hüsranı, akşama rakı eşliğinde yemek dururken –sözde korsanları çağırmak için- martılara atılan sardalyalardı:) Riyat GÜL Haber: https://yesilgazete.org/234-hak-orgutunden-ortak-aciklama-yaban-hayvanlarini-oldurme-izni-geri-alinsin/?fbclid=IwAR0n5zLrXIXXdUWUASK8p0oojfCaIOHvW_fmTze-kmn9j9ydthTSYCoHFEU