FIRTINA PROJESİ
Geçen sene Eylül ayı sonunda yaptığımız tekne turunda Fırtına Kırlangıcı konusunda hayal kırıklığı yaşamıştık. Tek hedef türümüz o olmasada biraz ümidimiz vardı. Ama öğrendikki büyük bir ihtimalle zamanlama, lokasyon ve en önemlisi kuşu bulabilme taktikleri konusunda çok yanılmışız. Kafamızda hep bir sene sonrasının planlarını yapıp hayal kurmaya devam ettik. Son 1-2 aydırda ben kuş hakkında bayağı bilgi toplayıp yeri, zamanı ve bulunabilmesi açısından bayağı bir çalışma yaptım. Son haftaya kadar tarihimiz net olmasada hazırlıklara başlayıp gerekli malzemeleri toplamaya başlayıp lojistik olayını organize ettim. Sonunda bu hafta sonu geçen seneki kadro olarak (Serhat Tigrel, Mehmet Zenginer ve ben ) Cuma sabah erkenden yola çıkmaya karar verdik. Gönül isterdiki daha fazla kuşsever dostlarımızıda götürelim ama Serhat abinin yarış öncelikli yelkenlisinde zaten en fazla 3 kişi rahat fotograf çekebiliyor, zorlasan 4 kişi anca yatabiliyor.
Bodrum Marina’dan bölgeye varmamız 5-6 saat sürdü. “Çok Gizli” karışımlarımızı hazırlayıp gene özel geliştirilmiş taktiklerimizle turlamaya başladık. Bir saat sonra martılar ve tek tük Boz Yelkovanlar görülmeye başladı. İki saat gibi sonra ben ilk defa martıların arasında minik uçan bir karaltı gördüm ve panik başladı haliyle J Kesin oydu, evet bir senedir bekleyip hayalini kurduğumuz Fırtına Kırlangıcı gelmişti ama biz daha lens bile doğrultamadan gözden kayboldu. Uzun bir sürede ortaya çıkmayınca moraller ve suratlar düştü. Ya bir daha ortaya çıkmazsa, ya bu kadar masraf ve emeğe rağmen çekemezsek endişesi bizi bitirdi. İtinayla biraz daha karışım attık, itinayla diyorum çünkü karışım bayağı pahalı J Neyse sonraki müjdeyi Mehmet verdi ve ilk karelerini çekti. Sonraki saatlerde ise bu hayalet kuşa resmen doyduk. Çok süper kareleri olmasada resmen çekmekten yorgun düştük. Tekneden açık denizde fotograf çekmek çok zor iş, devamlı güneşin altında ve sallanarak net bir şey çekmeye çalışmak insanı bir saatten sonra bitiriyor. Akşama doğru, yarın sabah hava daha sakin olacağından portresinin falan çekileceğini hayal ederek geceyi geçireceğimiz Didim’e doğru hareket ettik.
Çok rahat olmayan bir uykudan sonra sabah 6’da kalkıp, kısa bir atıştırmadan sonra gene aynı noktaya doğru yola çıktık. Serhat abi güneş alerjisine karşı aldığı garip ilaçtan dolayı sabah felaket haldeydi ve daha 2 saat yolumuz olduğundan tekrar yatmaya gitti. Daha 1 saat geçmemiştiki uzaklarda siyah ince, uzun bir leke gördük. Bu ne ya acaba bir çöp yığınımı, kuşmu derken yaklaştıkça bir kuş kümesi olduğu belli oldu. Herhalde martıdır diye düşündük ama bayağı siyah duruyorlar acaba Boz Yelkovanmı derken 1-2 tane havada uçan bizi daha uykulu haldeyken resmen uyandırdı. Dürbünlede konfirme ettikten sonra inanılmaz bir olayla karşılaştığımızı anladık. Fotograflardan benim sayabildiğim kadarıyla 120den fazla Fırtına Kırlangıcı yanyana suyun üstünde duruyorlar. Bildiğimiz kadarıyla bu kuşun su üstüne inmiş hali pek görülebilen bir olay değil hemde bu sayılarda görülmesi bizce gerçekten müthiş önemli bir bulgu. Bize göre sanki bölgedeki koloni toplanıp geceleri böyle grup halinde geçiriyor veya başka bir teoriye göre göçten evvel toplanıyorlar. İlerki günlerde bunu bir şekilde sorup öğreneceğiz. Neyse başkanı haliyle vaziyeti kötüde olsa mecburen uyandırdık ve beraber uzaktan grup fotograflarını aldık, biraz daha biraz daha yanaşalım derken tabi sonuçta havalandılar ve bir daha bu sayılarda hiç göremedik. Cumartesi günü deniz öğlene kadar çok sakindi ama bütün çabalarımıza rağmen ancak tek ortaya çıktılar ve gene fazla yanaşmadıklarından portre hayallerimiz suya düştü J Öğle civarı rüzgar biraz arttı ama bir gün evvelki sayıları ve ziyaret sıklıkları hiç olmadı. Dönüş yolunda bir trol teknesinin arkasında yüzlerce martı ve boz yekovanın gerisinde 2-3 tane daha gördük ama onlarda maalesef gene uzak kaldı.
Özetle bu kuş hakkındaki gözlemlerimizi şöyle sıralayabiliriz:
- Bu kuş gerçekten çok ufak ve 50mt den yakın değilse açık denizde görmek imkansız
- Bizce hiçte yarasa gibi uçmuyor. Çok hızlı ve yelkovan gibi çok alçaktan uçuyor. Sadece beslenirken kelebek gibi inip kalkıyor
- Etrafta koku veya besleneceği bir şey olmadan bu kuşu bulmak nerdeyse imkansız. Tekneyle bir yerden bir yere giderken görüp fotograflayabilmek için ya kutsanmış acayip şanslı bir sahıs olmanız ya Trol teknelerinde çalışmanız yada Ömer abi gibi senelerce teknede yol yapmanız gerekir
- Birazda bizim gürültümüzden ve hareketlerimizden kuşlar hep belli bir mesafe koydu. Hiç bir zaman çok yakından geçmediler. Bu kadar ufak bir tür için 400mm kısa, 800mm de tekneden çekim için çok fazla geldi. En iyisi sanırım 500 ve belki 600mm.
- Sabır şart, saatlerce beklemek gerekiyor. Çok büyük alanları turluyorlar. Geldiklerindede çok fazla sürelerde aynı yerde takılmıyorlar
- Çok hızlı hareket ettiklerinden ve koyu renklerinden dolayı dalgalı denizde gözden kaybetmek çok kolay. Gözle veya dürbünle görüp makinaya geçene kadar kayboluyorlar
- Rüzgarlı ve dalgalı denizlerde daha çok ortaya çıkıyorlar, büyük ihtimalle rüzgarı uçmak için kendilerine avantaj sağlıyorlar
Neyse yorucu ve zahmetli bir turdan böyle bir türle dönmek ve onca hazırlığın boşa gitmemesi biz gerçekten çok mutlu etti. Tur arkadaşlarım Serhat Tigrel ve Mehmet Zenginer’e ayrıca teşekkür ederim. Bu ekspedisyona herkesin katkısı büyük oldu.
Haber ve fotoğraf: Murat Çuhadaroğlu (MuratC)
Haber: https://yesilgazete.org/234-hak-orgutunden-ortak-aciklama-yaban-hayvanlarini-oldurme-izni-geri-alinsin/?fbclid=IwAR0n5zLrXIXXdUWUASK8p0oojfCaIOHvW_fmTze-kmn9j9ydthTSYCoHFEU