Posof-2:
Aslında başlığın Doğu Anadolu olması gerekirdi ama tefrikanın (!) 2.ci bölümü olması hasebiyle bu başlık daha uygun gibi geldi.
Posof’tan Ardahan a, sabahın erken saatleri dışında taşıt bulunmadığını maalesef öğle üzeri öğrendik. Yine sevgili Erdal ın yardımıyla, oradaki esnafa Kars tan mal getiren bir tüccar vatandaş, bizi Kars a götürmeyi kabul etti. Bazı yerlerde 140 km/st i bulan bir seyahatle akşamın geç saatlerinde Kars öğretmen evine varıldı ve uzun bir uğraştan sonra penceresi olmayan oldukça külüstür bir oda bulunuverdi. Ferdi hala yapılan hızın şokundaydı :)
Sabahleyin bir oto kiralanmak amacıyla epey dolaşıldı ve Kars taki oto kiralama şirketlerinin oldukça güvensiz olduğu saptandıktan sonra kiralanan arabayla Aktaş Gölün e doğru yola çıkıldı.
Ardahan dan Çıldır istikametine gidip ilçeden de kuzeye doğru ilerledik. Bu arada Çıldır ilçesine varmadan 10 km kadar önce yolun sol tarafında 50 X 30 m lik bir gölet çarptı gözümüze. Göz atalım derken bizi ilginç bir sürpriz bekliyordu: 11 bireylik bir kızıl boyunlu batağan kolonisi…Ferdi ye kertik olmuştu ve çok mutluydu.
Aktaş Gölü, Ardahan’ın doğusunda, tam Gürcistan sınırında büyükçe bir göl. Gölün beşte ikisi Gürcistan sınırında kalmakta. Gölün batı ucundaki bir köyden doğuya doğru yürüyerek gözlem yapılmaya başlandı. Göl kenarında dinlenirken yanımızdaki ağaççıktan bir küçük balaban uçuverdi. Gölde bulunan 5 adacıktan birinde yüzlerce martı ve küçük karabataktan oluşan koloniler, bir diğerinde onlarca ak pelikan vardı. Bahriler, kara boyunlu batağanlar ve her cinsten balıkçıl oradaydı.
Gürcistan sınırının nerede başladığından habersizce alabildiğine ilerleyen Ferdi yi uyarmak zorunda kalıp cebren ve hileyle geri döndürdükten sonra gölün öbür yakasına geçip gözleme oradan devam ettik. Çamur alanın birinde onlarca kıyı kuşu, yavrularını yüzdüren bir sürü angıt ve çeşitli ördeklerin arasında, Ferdi nin feryadıyla birlikte bir çift kadife ördeğin bulunduğu anlaşıldı. Teleskobu kurma aşamasında dibimize gelen ve “yassak hemşerim” le bizi uyaran jandarma, bu arkadaşları izlememizi engelledi. Düş kırıklığıyla geri dönmek zorunda kaldık.
Sırada Çıldır Gölü vardı. Aktaş Gölün den Çıldır ilçesine geri dönüp Arpaçay istikametine ilerlerseniz kısa bir süre sonra göle varıyorsunuz. Gölün en kuzey ucundan “göl-” hecesiyle başlayan bir sürü köye giden yola saptık. Yolun iki tarafındaki yoğun sazlıklar tam bir şenlikti. Kızıl ve kara boyunlu batağanlar; bizde üreyen hemen tüm ördeklerin yanında 2 çift Tepeli patkanın üremesi ikimizi de heyecanlandırdı. Daha sonra bu patkalara Kuyucuk ve Çalı göllerinde de rastlayacaktık.
Akşam olmuştu ve Kars a dönmemiz gerekiyordu. Kuzey Doğa derneğinden sevgili Önder (Cırık), sonraki 2 gün boyunca bize rehberlik etmek ve derneğin konutunda bizi konuk etmek istedi, bu arayıp bulamadığımız birşeydi.
Sabah Önderle buluşup ilk hedef olarak yaklaşık 2500 rakımlı Aygır Gölü ne gittik. Göle varır varmaz 500 m kadar uzakta, arkasında dalgalar oluşturarak yüzen bir ördek, kısa bir dürbün hareketinden sonra çığlıklara neden oldu: Erkek bir kadife ördekti ve teleskopla bir erkek ve 3 dişi daha gözlendi.
Çobanlarla sohbet ve Ferdi nin, ördeğin yaklaşık 30 m den fotosunu çekip göle nazır kayalarda da 15-20 bireylik kar serçesi kolonisini şaşırarak izledikten sonra rota Çalı ve Kuyucuk gölleriydi. Özellikle sevgili Çağan la birlikte yaptıkları çalışmalar harikaydı. Halkalama yeni bitmişti ve özellikle göç dönemlerinde buralarda aklınıza gelecek her türün gözlenmesi olasıydı. Yüzlerce ördek, batağanlar, kıyı kuşları, balıkçıllar, birkaç gün önce oralarda olduğu belirtilen ancak o gün göremediğimiz deniz düdükçünü, onlarca dikkuyruk ve kıyıda dolaşan çayır incir kuşları, kındıra kamışçını buranın yaz konuklarıydı. Geriye Iğdır ve Doğubeyazıt taki alanlar kalmıştı.
Ertesi sabah plan Iğdır daki Aralık sazlıkları, Doğubeyazıt sazlıkları ve İshakpaşa Saray ıydı. Aralık sazlıklarında aradığımız yaz ördeğini bulamadık ancak büyük kaya sıvacısı kolonisini ve bir köyün göbeğindeki yeşil ve normal arıkuşu kolonilerini gözledik. Doğu Beyazıt sazlıklarına, çok geniş bir arazi olduğu ve zamanımız daraldığı için yeterli zamanı ayıramadık.
Akşam üzeri İshakpaşa sarayındaydık. Sarayın çevresi, pazar günü olması, Doğubeyazıt ın belki de yarısının orada olması ve her yerden müzik sesleri ve duman yükselmesi nedeniyle oldukça keyifsizdi. Ancak buna rağmen aradığımız doğu kirazkuşunu rahatça gözleyebildik. Küçük alamecek ortalarda görünmedi.
Bu iki haftalık araziden bana kalan güzel anılar:
1- Posof un doğal güzelliği, sakinliği ve insanların sıcaklığı;
2- Kars taki 2.ci günümüzde makinamı düşürüp gezinin geri kalan kısmında bana kertik olan 4 türün fotosunu çekememem;
3- Nefis yemeklerini bizden esirgemeyen güzel dost Erdal (Şehir lokantasında mutlaka kuru fasulye yiyin),
4- Yaylanın birinde akşam üzeri, karlar yolu kapattığı için arabayı bıraktığımız yerin 20 m yakınında beliren ve ertesi sabah, arabanın dibinde dolaşan dağ horozu,
5- Ferdi nin pusulayı düşürüp kaybetmesi, GPS cihazını defalarca arazide unutmamız; benim “Akın optik” ürünü güneş gözlüğümü düşürüp kaybetmem, arayıp bulduğumuzda üzerinden traktör geçmiş olduğunu görmemiz;
6- Kuzey doğa derneğinden sevgili Emrah ın (Çoban), bizi havaalanına yetiştirmeye uğraşırken yüklü bir trafik cezası yemesi;
7- Lada Nivanın tavan lambasının olmaması, bu nedenle gece çalışmalarını fener eşliğinde not almamız, ancak arabayı teslim ederken iç lambanın, sağ kapının dibinde var olduğunu anlamamız;
8- Benim yemeğe yanaşmayıp sonradan çok güzel olduğunu öğrendiğim, Iğdır ın meşhur yemeği “Bozbaş”;
9- Yaban hayvanlarının hiç insan görmemiş olduğunu hissettirecek kadar özgür ve korkusuz olduklarını farketmemiz;
10- Doğa sevdalısı herkesin Posof u mutlaka görmesi gerektiği.
Riyat GÜL (riyatg)
cilibit@gmail.com