YER: SUMRU ADASI – BÜYÜKÇEKMECE GÖLÜ – İSTANBUL
2008 mevsiminde gözlemlediğim örnek yuvaya 3 mayıs 2008 günü düştü ilk yumurta. 5 mayısta üçlendi yumurtalar. Günbe gün izledim, not tuttum, fotoğrafladım. İlk yumurta kabuğu 24 mayısta suya düştü. Ne heyecandı! İlk yavrunun cılız sesini duymak...Kızgın taşlar üzerindeki o yosun tutmuş taş misali o üç yumurta, anne, babanın şefkatli kanatları gölgesinde, yepyeni, cıvıl cıvıl üç yaşama dönüştüğü an her şeye değerdi.
Geçen yıl 60 kadar birey, 15 kadar yuva, 40 civarı yumurta vardı. 33 yavru çıktı, bunlardan sadece 18 yavru destansı yolculuğa katılma şansı buldu. Bu yıl Serhat Tigrel’in (serhattigrel) tesbit ettiği 35 yuva ve bugün yaptığım çalışmaya göre de 90 dan fazla yumurta var. Birey sayısının 80’nin üzerinde olduğu düşünülürse, henüz yuvalanmamış ya da eş bulamamış olanları dişi/erkek oranını gözlemleyip göreceğiz.
Bu sene de ilk yumurta, tıpkı geçen yılki gibi 3 mayıs 2009 günü geldi. Geçen sene ilk yavru 24 mayıs günü ve üç yumurtalı bir yuvada dünyaya gelmişti. 24 mayıs 2009 tarihinde çok sert rüzgara rağmen sabahtan akşama gözlemledim yavru görür müyüm diye ama görmedim. İlk yavru 25 mayıs 2009 tarihinden ve yine geçen sene olduğu gibi üç yumurtalı bir yuvadan. Bir günlük gecikme ile...
Bir başka gözlemim : Nisan başında ilk geldiklerinde çok bitkin ve zayıflar. Şu an, göçten geldikleri ağırlıklarının (tahminen) 1/3’ü kadar daha fazla semizliğe ulaştılar ve formları da mükemmel.
Besin sıkıntısı çekmezlerse eğer, geçen yılın üç katı kadar yavru uçmayı başarır bu yıl.
Geçen yıl yazdığım bir fotoğraf altı yazım şöyle :
\'\' Yine geleceklerinden hiç kaygı duymadım ve bu nedenle, terk ettikleri aşiyanı yıkayıp pakladım, bahar temizliği yaptım. Beni üzmediler ve nisan başında geldiler. Yuva kurmak kolay mı ? Bitkin ve perişandılar. Handikaplarla dolu binlerce km yol aşıp yuvaya dönmek...Dile kolay. Üstelik öncüler sayıca azdı. Epi topu sekiz yorgun savaşçı. Ada işgal altında. Onlarca karga, yüz kadar martı. Düşman kavi, düşman dev, sumru cüce. Azmin, kararlılığın, dayanışmanın, cesaretin destanını yeniden yazmaları gerekti, öyle de yaptılar.
Korku nedir bilmeyen yedi dev yürek, tereddüt bile etmeden savaşı başlattılar. Geceleri ada yakınlarında tüneyip, gün doğarken beslendiler. Her gün, ardı arkası gelmeyen, dalışlarla, sortilerle, çığlıklarla saldırıya geçtiler. Günbe gün gelen yedeklerle güçlendiler, güçlendikçe gürlediler. Otuz kadar kahramanın, Sumru Adası\'nda küçük bir alana bayrak diktiklerinde amansız savaşın onuncu günüydü. Ardından, bana yıllar gibi gelen, yirminci günde, azmin zaferine tanıklık etmek inanılmazdı. Pılısını pırtısını toplayıp kaçan son korsandan sonra, adada şenlik başladı.”
Fikret Can (eke1)
Fotoğraflar: Fikret Can (eke1) & Serhat Tigrel (serhattigrel)