Kuşlar insanlar için özgürlük, naiflik, haber, saflık gibi pek çok farklı kavramı çağrıştırır. Sadece ressamlara ve şairlere ilham vermemiştir, günümüzde birçok markanın sembol olarak kuş imgesini kullanmasının yanı sıra giyim-aksesuar, dekorasyon gibi alanlarda da bu her cinsi birbirinden özel hayvanın imajına sıkça yer verilmiştir. Peki nereden geliyor bu sevgi? Birbirinden farklı kültürleri nasıl etkilemiş, neler düşündürmüş kuşlar? Cevabı ilginizi çekecektir diye düşünüp onları özel kılan özellikleriyle birlikte kuşların farklı kültürlerdeki mitlerine yer verdik. Keyifli okumalar!
- AĞAÇKAKAN
Ağaçkakan yaşamını ağaç gövdelerinde geçiren ve marangoz yakıştırmasının yapıldığı ilginç bir kuştur. Ağaç kabuğunun altındaki böceklerin sesini, sessizce dinler. Güçlü boyun kasları ve çekiç gibi olan gagası sayesinde ağacın gövdesinde delikler açar ve içerisindeki böceği uzun dikenli dili sayesinde çekip çıkararak yer ve karnını bu şekilde doyurmuş olur. Ağaçkakanın yaşamını kafasıyla darbe atarak geçirdiği düşünülürse sağlam bir kafatasına sahip olduğunu tahmin etmek zor değildir aksi halde beyin sarsıntısı geçirmemesi mümkün olmazdı. Onu çok iyi koruyan kalın bir kafatası vardır. Aynı zamanda yaşamını güçlükle geçireceği mevsimleri göz önünde bulundurarak ağaçlara açtığı deliklerde palamut depolarlar.
Altay Türkleri, bu kuşun tanrının elçisi olduğunu düşünürlerdi. Şamanların Tanrı ile iletişimini sağlayan ağaçkakandı. Bu yüzden şaman kurban törenlerinde ağaçkakana seslenilirdi. Onun bir arabası olduğuna inanılırdı ve ‘’Ala ağaçkakan atlılar’’ diye çağrılırdı. Üstelik Şamanların giydiği kıyafetlerin üzerinde mutlaka ağaçkakan kuşunun derisi bulunurdu.
- DEVEKUŞU
Deve kuşlarının fiziksel yapıları ve uçamayışları onu ilginç kuşlardan biri yapar. Ancak az bilinmesine karşın onu en ilginç kılan özellik kendi yavrularını korumak için özel bir zeka gerektiren davranışıdır. Bir deve kuşu diğerlerinin yavrusunu çalarak yavru sayısının artmasını sağlar. Böylece olası bir vahşi hayvan saldırısı karşısında kendi yavrularını kaybetme riski azalacaktır.
Müslümanlığı kabul etmiş Türklerde geçmişte etkisinde oldukları şamanizmin izleri pek çok yerde görülür. Bektaşilerde de dervişlerin ibadet için hayvanları kullanması durumuna rastlanır. Hacı Bektaşi Veli’nin öğrencisi olarak tanınan Burak Baba ve öğrencileri iki boynuzu olan ve keçeden yapılmış değişik başlıklar giyerek çeşitli çalgılar çalarlardı ve Burak Baba’nın yabani bir devekuşuna binerek çığlıklar eşliğinde kendisine saldıran kaplanı avladığı anlatılmaktadır. Farsça’da devekuşu ‘’mu’ame’’ veya ‘’ni’me’’ olarak geçer ve bu iyilik, lütuf ve ihsana karşılık gelmektedir.
- GUGUK KUŞU
Guguk kuşu çoğu kuşa oranla tek seferde daha çok yavru yumurtladığı için kurnazca onlara güvenli bir yuva aramaya başlar ve diğer yumurtlayan kuşların yuvalarını gözetler. Diğer yumurtlamış kuşların yumurtalarını aşağı iterek kendi yavrusu için yer açar böylece kendi bakamayacağı yavruları için de güvenli bir yuva bulmuş olur.
Bulgarlar guguk kuşunu baharın gelişiyle ilişkilendirirlerdi. Çingene inanışında ise öldükten sonra yeni bir yaşam vardır ve ruh önce bir kuşun bedenine girer, ikinci aşamada da bir çingenenin bedenine girer. Bu sebeple İngiltere’deki çingeneler guguk kuşlarına dokunmazlar çünkü bu kuşun yeni bedenindeki yeni yaşamını bekleyen bir çingenenin ruhu olduğunu düşünürler. Çingene mitolojisinde dağ ve orman perileri olan Kesaliler, Sis kralının kızlarıdır. Bu periler uzun saçlarını bulundukları yüksek dağlardan aşağı sarkıtırlar ve dalgalandırarak sis meydana getirirlerdi. Bu perilerin saçları bitlendiği zaman ise dolu yağmaya başlardı. Bu periler kış aylarını mağaralarda geçirir, ilkbahar ile birlikte ortaya çıkarlardı. Guguk kuşunun bu perilerin tekrar ortaya çıkışını yani baharı müjdelediğine inanılırdı.
- GÜVERCİN
Güvercinler tüm inanışlarda saflığın ve günahsızlığın bazen de aşkın temsili olarak görülürler. Dini yapılarda küçük oyuklar veya kuş evleri yapılarak burada yaşamalarına izin verilir ve saygı duyulur.
Güvercin ve zeytin dalı sembollerinin barış simgesi olmasının temel nedeni Tevrat’ta geçen Nuh tufanıdır. Nuh peygamber tufanın bitip bitmediğini anlamak için güvercinlerden birini gemiden yollamıştır ve daha sonra zeytin dalıyla dönen güvercin tufanın bittiği haberini onlara müjdelemiştir. Böylece tufanı yaratan Tanrı ile insan arasında bir barış elçisi gibi kabul edildiği için barışın evrensel bir sembolü olmuştur.
Hristiyanlıkta güvercin Tanrı’nın ruhunu simgeler ve bu yüzden kutsaldır. Çingene incilinde tanrısal baba Sinpetra, üç adet güvercin aracılığı ile Meryem ile iletişim kurar.
İslam inanışında da güvercinler saflığın ve temizliğin sembolüdür. Rüyada güvercin görmenin arınmışlığa işaret ettiği düşünülür.
Samilerde ve Yunan mitolojisinde ise aşk tanrıçası ile ilişkilendirilir.
- LEYLEK
Uzun gagası ve uzun bacaklarıyla son derece zarif bir kuş olmasına karşın, büyük kuşlardan sayılan leylek göçebe bir kuştur.
Sıcak havayla göç eden leylek yüksek bacalara, damlara hatta günümüzde bazen elektrik direklerine yuvasını kurarak yolculuğuna kısa bir ara verir ve bu arada yavrularını dünyaya getirip onların uçacak hale gelmesini bekler.
Anadolu halk inanışında leyleği gökyüzünde uçarken görmek yıl boyunca yolculuk yapmaya işaret eder ve ‘’leyleği havada görmek’’ diye tabir edilir. Ayrıca belki günümüzde bile ailesine dünyaya nasıl geldiğini soran çocuklara kendisini yaşadıkları eve bir leyleğin bıraktığı anlatılmaktadır.
Orta Asya’da hayvanlar tarafından gösterilen işaretler daima dikkate alınırdı. Rivayete göre Hun İmparatoru Atilla, Akileya’yı kuşattığında normalde damların üstünde yuvalarını kurmuş halde olan leyleklerin yavrularını alarak şehrin dışına kaçtıklarını gözlemler. Bu durumu şehrin düşeceğine dair bir işaret olarak kabul eder ve güven içinde kuşatmayı yönetir.
Müslümanlar arasında yuvalarını cami minarelerinin üstüne kuran leylekler kutsal bir hayvan olarak görülür. Leyleğin beyaz tüylü bir hayvan oluşu ve sıklıkla yolculuğa çıkışı, Mekke’ye hacca giden beyaz hacı kıyafetleri içindeki Müslümanlara benzetilir.
Ayrıca leyleğin ‘’laklak’’ şeklinde çıkardığı sesler Arapça ‘’el mülk lak, el-izz lak, el-hamd lak’’ gibi yorumlanır. Bu, ‘’mülk senindir, izzet senindir, hamd senindir’’anlamı taşır.
Mısır’ın güneyinde ya da Hint ülkesinde yaşadığı varsayılan Pygmai kavmi, masalsı bir topluluktur, bir çok efsanede Pygmaililerin leylek korkusu ve leyleklerle girdikleri mücadeleler konu edinilir.
KAYNAK: Gezgin,Deniz.Hayvan Mitosları:SEL Yayıncılık.
Haber: https://yesilgazete.org/234-hak-orgutunden-ortak-aciklama-yaban-hayvanlarini-oldurme-izni-geri-alinsin/?fbclid=IwAR0n5zLrXIXXdUWUASK8p0oojfCaIOHvW_fmTze-kmn9j9ydthTSYCoHFEU