TR EN
TR EN
Belgeli Tür 505
Fotoğraflar 92806
Gözlemler 9860
Videolar 1348

HABERLER


Yeraltı Kuyuları Afete Davetiye

Haberlere Geri Dön Okunma Hiti. : 140
1 Yorum Beğen | 1
yeralti-kuyulari-afete-davetiye

Prof. Dr. Ahmet Karataş, Tuz Gölü merkezli İç Anadolu\'yu içine alan havzadaki su kuyularının tehdit oluşturacak ölçülere ulaştığını söyledi: Sadece Tuz Gölü etrafında 270 bin su kuyusu var, küçük obruklar Niğde yakınlarına kadar geldi

Kahramanmaraş depremlerinin ardından 24-25 Şubat günlerinde, merkez üssü Konya’nın Ereğli ilçesi olan 4.3 büyüklüğünde ve merkez üssü Niğde’nin Bor ilçesi olan 5.3 büyüklüğünde iki deprem oldu. Depremle Aksaray-Konya karayolunda ve Sultanhanı bölgesindeki arazilerde yarılmalar oluştu, yarılmaların yer yer 2 metreye kadar indiği görüldü.

Depremler, Tuz Gölü havzasındaki obrukları gündeme getirdi.

Niğde Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ahmet Karataş, Tuz Gölü merkezli İç Anadolu\'yu içine alan havzadaki su kuyularının tehdit oluşturacak ölçülere ulaştığını söyledi. Sadece Tuz Gölü etrafında 270 bin su kuyusu olduğunu, küçük obrukların Niğde yakınlarına kadar geldiğini belirten Karataş, durumun kuraklıkla birlikte başka felaketlere de kapı araladığını söyledi. Karataş’ın sorularımıza yanıtlarını sunuyoruz:

İÇ ANADOLU KURUTULUYOR

  • Depremlerle birlikte obruklar gündeme geldi. Durum ne, nasıl bir tehlike yaratıyor?

Niğde\'de üç tane su havzası var. Bunlardan en büyük havza Konya Kapalı Havzası; bir Seyhan gibi, Kızılırmak gibi bir denizle bağlantısı yok. Kendi içinde kapalı bir döngüde. Konya, Aksaray, Ankara\'nın güney tarafları, Niğde gibi birçok İç Anadolu kentini, Tuz Gölü merkezli İç Anadolu\'yu içine alan bir havza.

Yeraltı kuyuları bizde abartılı derecede çok sayıda ve her geçen yıl da artıyor. Sözlü olarak teyit ediliyor fakat resmi kaynaklarda herhangi bir şeye ulaşamıyorsunuz. DSİ, 15-20 bin diyor. Fakat bazı yetkililerden teyit ettirdiğim kadarıyla, 270 bin su kuyusu sadece Tuz Gölü etrafında var. Bu korkunç bir rakam. Türkiye zaten su fakiri bir ülke. Suyu havzadan alıyorsunuz. Bir başka dereden, denizden veya başka bir yerden beslenme şansı yok, kendi döngüsü içinde, kendi yağıyla kavrulan bir havza. Eh, Türkiye\'nin en kurak yerlerinden biri Tuz Gölü ve etrafı ve bu suyu kullanıyorsunuz. Zemin boşaldıkça, malum, obruklar yıllardır gündemimizde. Niğde merkeze kadar geldi artık küçük küçük obruklar, merkezden 10 kilometre bile olmayan mesafelerde görüyorsunuz.

Niğde’nin batı ucunda yer alan Obruk köyü de geçenlerdeki bir depremin üssü. Türkiye\'nin en büyük obruklarından birinin olduğu yer. Köyün adı bile o, obruk. Jeolog, coğrafyacı arkadaşlar bunun, yer altının boşalmasının, ikinci derecede suni depremlere de yol açtığını söylüyor. 2020’de, Obruk depremi diye kayıtlara geçti, 5.6- 5.5 büyüklüğünde deprem oldu, 10 kadar ev yıkılmıştı. Keza geçen hafta aynı Obruk merkezli, bazısı 5’i geçen birkaç deprem daha yaşadık. Ölüm yoktu, bundan sonra olur mu, zaman gösterecek.

Bizim bir yerde tedbir almamız lazım. Bir yandan çölleşiyoruz. Daha farklı afetler de olabilir. Bilhassa bu Cihanbeyli taraflarında bu yıl ciddi susuzluk oldu. Kırk elli gün banyo yapamadığını söyleyen insanlarla karşılaştık. Orada bir çalışma nedeniyle sürekli Tuz Gölü tarafındaydık. Su kaynakları giderek kuruyor. Yarın öbür gün belediyeler, içme suyunu bırak, kullanma suyunu bulmakta zorlanabilir. Hayvanınızı otlatamayacaksınız, tarım yapamayacaksınız ve ardından toplu göçler başlayabilir.

YERALTI SU KAYNAKLARI ‘KIRMIZI ALARMA’ SAKLANMALI

  • Peki ne yapılabilir? Su kuyuları da bir ihtiyaçtan kaynaklanıyor, bireylerin baş edebileceği bir şey değil. Devlet ne yapmalı?

Dünya genelinde bir kabul vardır. Yeraltı su kaynakları sadece Kovid-19’dan çok daha kötü kırmızı alarm halinde kullanılabilir veya filmlerdeki uzaylı istilası gibi bir şeyde, son çare olarak, içme suyu olarak kullanımı öngörülür. Örneğin Avrupa\'da su kuyusu açılması yasak. Bunlara zaten fosil su olarak bakılıyor. Uzun, binlerce yıllık döngüde oluşmuş bunlar.

TARIM BAKANLIĞI ÇÖZÜME ADIM ATMIŞ

Ama biz ne yapıyoruz? Susuz bir ülkede sulu tarım yapmaya kalkıyoruz. Niğde\'den Konya\'ya, Kayseri\'den Karaman\'a kadar birçok yerde artık buğday, nohut yerine şeftaliden çileğe, su isteyen ve daha kolay hasadı olan, belki getirisi daha iyi olan bir tarım uygulamasına geçildi.

Tarım ve Orman Bakanlığımızın bir yıl içinde uygulanmak üzere bazı kanun tasarıları hazırladığı söyleniyor. Bu kanun tasarısının hayata geçirilmesi, iyi bir gelişme. Herkes kafasına göre ekip dikmemeli. Toprağın kireç durumu, PH durumu ve diğer faktörler de hesap edilip, mesela size diyecekler ki siz 10 çeşit üründen birini seçebilirsiniz, kafanıza göre değil.

Tuz Gölü etrafında ekilen üç temel ürün: Ayçiçeği, mısır ve şeker pancarı. Üçü de çok su ister. Devlet desteği de olduğu için bu ürünler, vatandaşa daha cazip geliyor. Su fakiri olan bir ülke olmamıza rağmen, sulu tarım giderek daha çok yaygınlaşıyor. Şeker pancarının alternatifi var. Örneğin şeker kamışı gibi değişik bitkilerden şeker elde edilebiliyor. Kotalı tarım ürünlerinin yerine dışarıdan alınan ve ülkemizde üretimi mümkün olan ürünlere yönelmek gerek. Mesela Çin’den alınan sarımsağın üretimini arttırmak gerek. Ne az ne çok, bunu Tarım ve Orman Bakanlığının belirlemesi lazım ve size seçenek sunması lazım. Öyle tamamen bağımsız bir şekilde şunu ekeceğim, bunu dikeceğim denmemesi gerekiyor. Nohut, mercimek, buğday gibi daha az su isteyen ürünlere yönelme, eskiye doğru dönüş olmalı. Bu da yeni tarım politikaları, yeni çıkarılacak tarım kanunlarıyla mümkün.

BU KADAR BARAJA DA GEREK YOK

Diğer taraftan da DSİ\'nin köylere yaptığı barajlar had safhada ve suyun çok büyük kısmının buharlaşarak ziyan olmasına sebep oluyor. Şimdi ülkede zaten eskisi gibi bir tarım kalmadı. Siz sıcak bir bölgede, yazın doğru dürüst yağmur görmeyen bir yerde her köye baraj yapıyorsunuz; suyun yüzey alanını genişleterek buyursun buharlaşsın diyorsunuz. Oysa su doğada, derede akıp giderken, küçük küçük kanallarla bir şekilde o döngüyü sağlıyor.

TARLA SENİN SU ORTAK VE TEK

Yeraltı sularıyla sulanan bir yerde kullanılan tarla belki sizin ama altındaki su ortak havuzdan. Diğer bir ifadeyle benim bahçeme açacağım kuyu sizin bahçenizdeki suyu da azaltacak, diğer bahçedekini de. Çünkü alttakini havuza ya da küçük bir denize benzetebiliriz. Ortak ve tek.

SU GETİRDİK, FLAMİNGOLAR KURTULDU

  • Su kullanımı doğadaki canlıları nasıl etkiliyor?

Yaklaşık 20 yıldır, 2000’lerden beri Çevre ve Şehircilik (önceden Çevre ve Orman) Bakanlığı tarafından, Özel Çevre Koruma Bölgesi (ÖÇK) olarak koruma altındaki Tuz Gölü ve etrafındaki uydu göllerde flamingo başta olmak üzere su kuşları sayımı yapılıyor. Ben de o projelerde birkaç sene bulundum, geçen yaz da projede sorumluydum. İki yıl önce 3 bin filamingo yavrusu çıktı ki minimumdu bu -15-20 binlerdeki rakam 3 bine düşmüştü o zaman- ve tamamı öldü. Basında da bunu üzülerek izledik.

Geçen yıl 5-10 günlük bir farkla su getirdik. Bunda da Tabiat Varlıkları Genel Müdürü\'nün çok katkısı oldu, sağ olsun. Eski su kuyularından iki tanesini temizletip oraya bağladık. 10 bin flamingo yavrusu son anda gelen suyla kurtuldu, hiç zayiat verilmedi.

NASRETTİN HOCA\'NIN GÖLÜ HEMEN HEMEN BİTTİ

Diğer tarafta mesela Kırşehir’deki Seyfe Gölü, Türkiye\'nin önemli sulak alanlarından. Maalesef bu gölümüz son yıllarda iyice kurudu ve bir felaketle karşı karşıya. Nasrettin Hoca\'nın maya çaldığı Akşehir Gölü hemen hemen bitti. Yüzde doksan beşlerde kuruma oranı. Arkasında onu besleyen Eber Gölü var, o da can çekişiyor. Çünkü bakarsanız Eber’e, su yedi metre kadar olduğunda, kot farkıyla Akşehir\'e o su akıtıyor. Eber’de su yoksa Akşehir\'e gelme şansı yok. Eber’e de çok fazla su gelmiyor. Çünkü etrafındaki tepelerde bol miktarda HES\'leri görebilirsiniz.

AMİK GÖLÜ: DOĞA KENDİNİ YENİLEMEK İÇİN ZORLUYOR

Yine bu büyük depremin olduğu Amik bölgesi, yani Hatay\'ın orta kısmı. 1960’larda Amik Gölü Türkiye\'nin en büyük 4-5 gölünden biriyken kurutulmuş, hatalı tarım uygulamaları yüzünden. Toprak reformu yapılamayınca göl alanından vatandaşa toprak sağlayalım, denmiş... Bakın bugün her yıl Hatay Havaalanı\'nı su basıyor. Çünkü yanlış yere yapıldı, bir göl yatağı ve doğa kendini yenilemek için zorluyor. Bugünlerde de işte Asi\'nin yatağı değişiyor, başka şeyler oluyor. İnsanoğlunun müdahalesinin etkisi Amik’te büyük ölçüde görülebiliyor.

Yine Maraş\'ta Gavur Gölü, Antalya\'da Avlan Gölü gibi çok büyük göllerimizden kurutulanlar var. GAP bölgesinde ve buralardaki tarım alanları, tuzlanma nedeniyle giderek çoraklaşıyor. Çoraklaşmanın başlıca sebebi vahşi sulama da denilen aşırı sulama. Uzun vadede bunlar bir kâr falan değil. Yeni tarım alanlarının açılması ve doğru kullanılmadığı müddetçe de hep böyle hatalı şeylerle karşılaşıyoruz. Seyfe Gölü en önemli sulak alanlardan, bakın bugün bir şey yok, artık hemen hemen sıfır gibi. Akşehir keza öyle.

MİLEYHA’YA DİKKAT

 

“Depremden sonra şehirlerde milyonlarca ton enkaz oluştu, malumunuz. Bunların da doğal hayata çok büyük etkileri var. Sadece boş bir yer bulmak değil, nerede nasıl nadir canlılar var. Yetkililerin bunların etkilerini dikkate alarak istifleyeceklerine inanıyorum.”

DEPREMDEN SONRA ‘ÇÖLKOŞARI’ KEŞFEDİLDİ

“Asi nehrinin denize döküldüğü yerde Mileyha denen bir yer var, Türkiye’nin önemli sulak alanlarından biri ve Hatay’ın enkaz dökme alanlarından. Türkiye’de birçok kuş türü sadece burada görüldü. Depremden sonra, beş - altı gün önce, Türkiye’nin nadir sayılacak türlerinden Çölkoşarı burada, Emin Yoğurtçuoğlu ve Orhan Gül tarafından keşfedildi ve Asi\'nin denize döküldüğü Mileyha 303 kuş türüne ulaştı. Türkiye’de toplam 498 kuş türü biliniyor, birçok kuş türünün ilk keşfedildiği yer Mileyha. Hatta bazıları, burası dışında ülkemizin başka yerinde gözlenmedi. Yetkililerin bu konuda da hassasiyet göstereceğine inanıyorum.”

 

SULTAN SAZLIĞI’NA HAKKI OLAN O SU VERİLSİN

“Sultan Sazlığı da 2009’a kadar bir 10-15 sene resmen kurumuştu, bazen su oldu, bazen olmadı. Yeni yeni kendini topluyordu, 90’lı yıllara dönüyordu artık… Yangın da vardı, turba yangını. 2009’dan sonra su verildi. Maalesef hâlâ daha bir ders alınmış değil. Birkaç gün evvel bazı yetkililerle konuştum. Sultan Sazlığı\'na Seyhan\'dan, Gıcık tüneli üzerinden su getiriliyordu. Su takviyesi -yanlış hatırlamıyorsam yüzde beşlik bir kotası vardı- çok geç yapılmaya başlanmış. Şimdi tarım sezonu gelince gene kesilecek, kâğıt üzerinde kalacak, o yüzde 5 payı da verilecek gibi gelmiyor. Sultan Sazlığı\'nda şu kışın ortasında henüz istenen seviyede su yok.

“Türkiye\'nin en önemli sulak alanlarından biri; 300 küsur kuş türünün, bir o kadar endemik balığı var, endemik bitkileri var, böcekler var, başlı başına önemli bir ekosistem. Bu noktada yetkililerin artık kısa vadeli kârlar peşinde olmaması lazım. Tarımın bir şekilde telafisi olur, başka yerlerde de ürün ekebilirsiniz, başka alternatif ürünler olabilir. Sultan Sazlığı\'nın hakkı olan o suyun verilmesi lazım. Zaten yüzde 5 çok cüzi bir miktar.

“Muhtarlar, köylüler baskı yapıyor: Bizim tarlamıza daha çok su! Haliyle öteden alıyor suyu, beriye veriyor. Şimdi bahar gelecek. Baharda erkenden kesiyorsunuz suyu. Su seviyesi daha olması gerekenin yarısı bile değil. Bu ne demektir? Yaz ortası girmeden Sultan Sazlığı yine kuruyacak. Oradaki binlerce hayvan telef olacak ya da yuva yapamayacak. Mutlaka birileri bir şey yapmalı. Diğer türlü bu yaz, orası açısından çok kötü olur. Resmen çalınıyor o su. Ve göz göre göre deniyor ki artık bir ay sonra su vermeyeceğiz. Ne yapıyorsunuz Allah aşkına, oradaki canları hiç mi düşünmüyorsunuz?

“Buradaki sadece basit bir yönetim hatası. Yani DSİ\'nin, milli parkların aralarında çözülebilecek bir konu... Vereceğin de yüzde beş. Sultan Sazlığı\'nı kimsenin susuz bırakmaya hakkı yok.”

AVCILIĞIN DURDURULMASI İYİ BİR ADIM

Kahramanmaraş merkezli depremlerin ilk günlerinde iyi bir karar alındı. Kara avcılığı, Resmi olarak izin verilen avcılık ikinci bir emre kadar iptal edildi, yaban hayvanları nefes alabildi. Tabii kaçak avcılık yine devam ediyor sağda solda.

Birçok ilde de bu paralı avcılık var. Hani duvar asıyorlar ya kafaları Trofe yapıp, doldurup. O bahsettiğimiz genel avcılığın dışında bir uygulama. Daha çok yabancılara çalışıyor bu, satılıyor. O da birçok yerde mahkeme kanalıyla durduruldu. Bu haber de doğamız açısından sevindirici. Mahkemelerimiz gibi yetkililerimiz bilimsel görüşlere daha çok itibar etmeli. Bu anlamda hem o sevindirici hem de öyle herkes kafasında. Masa başından oturup da efendim benim elli tane tavşanım var, domuz veya karaca, şu kadarı vurulabilir diye ahkam keserek karar alınan iller var, il yöneticileri var. Bunlar da Bakanlığa gidiyor, Bakanlık da bunları onaylıyor genel olarak. Artık yerinde bilimsel bir sayım, hocalardan, konunun uzmanı kişilerden görüş alarak yapılması kesinlikle gerekli. Mahkemelerimiz de bu konuda gayet güzel bir adım atmış.

Fotoğraflar: Prof. Dr. Ahmet Karataş

https://www.aydinlik.com.tr/haber/yeralti-kuyulari-afete-davetiye-372648

Haber: https://yesilgazete.org/234-hak-orgutunden-ortak-aciklama-yaban-hayvanlarini-oldurme-izni-geri-alinsin/?fbclid=IwAR0n5zLrXIXXdUWUASK8p0oojfCaIOHvW_fmTze-kmn9j9ydthTSYCoHFEU
Yorumlar

serhattigrel serhattigrel 25.08.2024 17:26:12

ccc f f fd f f ffffff


Yeni Türler, Belgeli Tür Adedi : 505  
Copyright TRAKUS © 2008 - 2024 Türkiye'nin Anonim Kuşları: Sponsor ESİT