Bugün yaşadığımız bir anı:
Halit abiyle birlikte Beypazarı-Sarıyar Barajına dağlarına doğru gidip su kuşlarını çektikten sonra kukumav çekmek için köylerden birine girdik, hava daha aydınlık olduğu için biraz daha vakit geçsin diye köyün dışına dağla doğru devam ettik. Yaklaşık 10 km uzaklaştıktan sonra Gökçe Delice ile kargaların kavgasına şahit olduk. Birkaç kare çektik. 20 dakika kadar oyalandık ve köye doğru geri gitmeye başladık. Birden uzaktaki bir tepenin yamacında kuzgunları gördüm. Bu sene daha ilk Kuzgunumu çekecektim. Halit abiye durmasını rica ettim. Yaklaşık 1,5 km ötedeydi kuzgunlar. Ancak Kuzgunlar normal bir davranış içinde değildi, sanki bir şeye saldırıyorlardı. Dürbün ile oradaki alanı incelemeye başladım. Birden Kuzgunlar arasında bir kuzu gördüm, biraz daha izleyince Kuzgunların kuzuya saldırdığını gördüm. Halit abiye kornaya basmasını söyledim. 3-4 defa kornaya bastı ancak Kuzgunlar saldırmaya devam ediyordu. Zavallı Hayvan çalının dibine sığındı. Halit abi ben kurtaracağım kuzuyu dedim ve arabadan inerek hızlı adımlar ile kuzuya doğru yürümeye başladım, kuzgunlar hala aldırmıyordu bana, koşmaya başladım ve aradaki mesafe azalınca kuzgunlar havalandı ve uzaklaştı. Nefes nefese kuzuya doğru yürümeye başladım. Tepe çok dikti ve nefesim kesilmeye başlamıştı. Birden tarlanın sağ tarafından sokak köpekleri havlamaya başladı bana, hiçte iyi niyetli görünmüyorlardı. Korkmadan hedefime gitmeye devam ettim. Her ihtimale karşı yerden bir sopa buldum ve elimle köpeklere doğru salladım. Köpekler benim kolay lokma olmadığımı anlayınca alandan uzaklaştılar. Kuzu ile aramda 100m kalmıştı, tepe daha dik bir hal almıştı. Sanki kuzu benden uzaklaşmaya başlamış gibi hissediyordum. Yürümeye başlayalı yaklaşık 15 dk olmuştu. Nefesim kesildi ve durup biraz soluklandım. O sırada kuzu meee meee diye ağlamaya başladı. Geliyorum yavrum merak etme diye seslendim yavrucağıma. Tüm gücümü topladım ve tekrar yürümeye başladım. Artık kayalık ve çok dik bir alana vardım. Kuzu ile aramda 20m var ama yamaç çok dik ve ilerlemek neredeyse imkânsız. Yolu uzatıp yan taraftan gitmeye karar verdim. 1-2 dakika sonra kuzunun yanındaydım. Yerde kan izleri vardı. Kuzgunlar kuzunun göbeğine ve ayaklarına saldırmışlar. Ama ciddi bir yarası görünmüyordu. Tepenin en üst noktasına kadar çıktım. Etrafta bir çoban veya sürü var mı diye baktım dürbünle. Ne bir Çoban ve bir sürü nede bir ağıl görünüyordu. Tekrar aşağı doğru kuzunun yanına gittim. Kuzu yanıma geldi ve bana sürtünmeye başladı. O anda gözlerim doldu
Annesi doğurmuş ve terk etmek zorunda kalmış muhtemelen. Sürü ilerleyince yavru burada kalmış sanırım. Kuzuyu kucakladım ve arabaya doğru ilerlemeye başladım. Arabaya vardığımda çok yorulmuş ve terlemiştim. Kuzu su içer mi acaba diye avcuma su döktüm ve kuzuya tuttum ama o parmağımı emmeye çalıştı. Açtı yavrucağız. Kuzuyu kucağıma aldım ve arabayla bir arkadaşımın yakındaki köyüne gittik. Durumu anlattım. Önce sahibini bulmamız lazım dedi ama sonra bulmasaydık sabahı bulmazdı deyince sahiplenmesi için onu ikna ettim. Kendilerinin inekleri vardı. Süt var mı dedim getirdi. Bir eldivenin parmağını kestim ve pet şişesine yarısını su yarısını süt olacak şekilde kuzuya içirdik. Kuzunun karnı doyunca sevinçten zıplamaya başladı
.. Tabi bizde onla birlikte
. Şimdi kuzu sıcak sobanın yanında arkadaşımın evinde salonun neşesi oldu. .. . . .Kukumavlara yetişemedik ama kuzuya yetiştik.