İğneada

Sırtımızı döndük,yola koyulduk.İstanbul doğu yönünde vira uzaklaştıkça,keyifler yerine geliyor.Sohbet kuşlara gelince,herkesin gönül çeleninin farklı olduğu anlaşılıyor.Ak kuyruklu kartal Ömer’in yavuklusu,kumkuşları,su kuşları Erdoğan’ın.Benim sevdiceğim bir başka,esmer değil,kap kara.

Hazan mevsiminin hüznünü yansıtan genç ormanlar içinde,sere serpe uzanan bir nazeninin kıvrımlarını aratmayan ıssız bir yolda ilerlemek nasıl huzur veriyor.İğneada’ya giderken,TEM ve bağlantı yolları yerine,Eski Edirne Asfaltı’nı tercih edişim bundan.Güneş doğmak üzere.Kuşlar geçiyor.Arada bir duruyoruz.Nasıl bir dinginlik,nasıl orman gibi bir orman kokusu.Sarı yaprakların altına sızan suların şırıltısı geliyor derinlerden.

Saray’da kahvaltıya ne dersiniz,diye soruyor Ömer.Allah derim,abi,diye atılıyor Erdoğan.Buram buram tüten bir tabak börek,tavşan kanı çayı karıştıran metal kaşığının sesi düşüyor aklıma.
Saray,Vize,Demirköy İstanbul’a doğru koşuyorlar ha bire.Menzil kısalıyor,heyecanımız artıyor.Gözüm hep dışarıda.Ağaçkakan arıyorum.İlle de karasından.

O zamanlar,bu günkü bilmem kaç yıldızlı,bilmem ne Hotel yok Ada’da.Akkuş Otel’e indirme yapıyoruz resmen.Görevli hanımefendi bir eşyalara,bir bize,bir de kapıya bakıyor.Sadece üç kişi misiniz,deyiveriyor,gülümseyerek.

Sanırım üç dört gün kaldık.Ne ak kuyruklu,ne de karayı gördük.
Ömer’in hastalanacağı tuttu birden.Hem de ciddi.Allahım sen sabır ver.Mert Gölü’nü geziyoruz,hatta Bulgar hududunda,ismini anımsayamadığım şirin bir köyümüze gidiyoruz Erdoğan’la.Aklı işte,gözü oynaşta,denir ya,benimki aynen öyle.Ağaçkakan bakınıyorum da,içime sinmiyor,aklım otelde.Ekip arkadaşım yorgan döşek.

Telefon çalıyor,hatta Serhat.’’Abi nerdeysen bırak,koş da gel’’ dedi,adres verdi,seyirttik.Barbaros,Riyat,Serhat kumda oynuyorlar sanki.Dizilmişler yan yana.Bir beyaz kuş görüyorum.ayaklarının arasında dolanıp duruyor.Riyat ‘’ak kumkuşu’’ diyor,bizi tanıştırıyor.Önce usul usul,avcı kedinin temkiniyle yanaşmaya çalışıyoruz.Aman ha,uçmasın,kaçmasın.Model arsız,model yırtık.Ne pahasına olursa olsun,ünlenmeye takmış bir kere.Üstümüze üstümüze geliyor.Diz hizası,göz zinası derken,boylu boyunca uzandık kumsala.Netlik mesafesini delince haylaz,uzaklaşmak için ha bire yuvarlanıyoruz,komando vari.Ne bilirdim,tam da o sırada,daha sonra paylaşıp,bizi madara edeceği videomuzu çekermiş Serhat..
Fettan model aklımızı çelince Ömer’i unuttuk iyi mi! Telefona sarıldım,yaygarayı bastım.Apar topar geldi,ateşler içinde,gözünü açamıyor garibim.Bir beyaz kanatlının,beş iki ayaklı arasında fütursuzca dolaştığını görür görmez,şoke oldu,gözleri faltaşı gibi açıldı Ömer’in.
O gün bu gündür ‘’ Abi beni ayağa kaldıran senin telefonundur’’ dese de,ben bundan hala emin değilim…

Bu naçiz fotoğrafımı,FK da yeri daralan kuşçuları,aynı çatı altında buluşturup ferahlatan,hangi kulvarda olursa olsun,doğa,yaban hayat ve kuşlar için bir şeyler yapanların saflarına katılan,en şedit eleştirinin bile yaptığımız işle ilgili olduğunu içimizde en iyi bilen,sabırlı,hoşgörülü dost canlısı Serhat Tigrel’e armağan ediyorum.