Türkiye, sahip olduğu benzersiz coğrafya sayesinde biyolojik
çeşitlilik açısından dünyanın en zengin ülkelerinden biri. Ancak son yıllarda
uygulamaya konulan yıkım projeleri nedeniyle hızla bu zenginliğini kaybeden
ülkeler arasında da başı çekiyor.
İnsan kaynaklı yıkıcı faaliyetler; “büyüme” ve “gelişme” adına bu
benzersiz biyolojik zenginliği geri dönüşümsüz biçimde yok ediyor. Daha bir kaç
yıl önce hemen her gün gözümüze çarpan birçok kuş türü, böcek ve sayısız
canlıyı bugün yalnızca fotoğraflarıyla anımsar olduk.
Bir iped kaç canlıyı
götürür
Bireysel olarak sahip olunanların sayısı ve çeşidi çoğaldıkça,
doğayla iç içe sürdürülen kolektif yaşamın sahip olduklarının sayısı da o
oranda azalıyor. Bir süre sonra cöpe atılacak olan yeni model bir İped piyasaya
çıkınca, milyarlarca yıldır yeryüzünün parçası olan bir canlının yaşamı sona
eriyor. Öyle ki dünyada yaklaşık her 13 dakikada bir türün yok olduğu bilgisi
artık çocukların bile dilinde…
‘Şeytani’ olan neden
yer değiştirdi
Türkiye, çok değil, 30 yıl sonra foseptik haline geleceği söylenen
‘yatırımlar’ uğruna en büyük şansı olan doğasına kıyıyor. Gelişigüzel
hazırlanan raporlarla, ‘parayı verenin iş makinesini sürdüğü’; önüne gelenin
koskoca dağları peynir kalıbı gibi doğrayarak yok ettiği bir dönemin tam
ortasındayız. Ne bilim, ne hukuk ne de vicdan para etmiyor bu dönemin anlayışı
karşısında. Öyle bir dönem ki bu, gelişme ve kalkınma için çırpınanları “aman
böyle kalkınacaksak kalsın” deme noktasına getirdi. Daha düne kadar gelişmişlik
ölçütlerini ‘şeytani’ işaretler sayarak sırtını dönen yobazların birçoğu da bu
yeni dönemin ‘kalkınma’ heveslileri oldular. Çünkü rant elde edilen her türlü
değer, daha çok kazanç için gözden çıkarılabilir oldu. Bu, korkunç bir
toplumsal altüst oluş…
Yok oluşun habercisi
kızıl akbabaya daha yakından bakin
Bu devasa yıkım ve altüst oluşun içinde varlığını sürdürebilmek
için attığı çığlıklar duyulmayan canlılardan biri de Kızıl akbaba (Gyps
fulvus). Kızıl akbaba diyince birçoğunuzun aklına hemen olumsuz çağrışımlar
geliyor. “Yok edilmesinde” bir sakınca görmediğiniz canlılar listesinde belki
de. Ama isterseniz ona biraz daha yakından bakın ve düşüncelerinizi bir kez
daha gözden geçirin. Aksi halde Kızıl akbabaların yeryüzünden yok olmasının,
hepimizi yok edecek felaketlerin de habercisi olduğu gerçeğiyle yüzleşince çok
geç olabilir…
Akbabalar için bir,
yaşam için yüzlerce adim
Şimdi gelin genç bir bilim insanına, zamanının çoğunu Kızıl
akbabaların peşinde onları izleyerek geçiren Uzman Biyolog Yasemin Öztürk’e
kulak verelim. Öztürk, Afyonkarahisar, Isparta ve Antalya sınırlarında yaşayan
ancak sayıları tekli rakamlarla ifade edilen bu heybetli yırtıcı kuşlar
hakkında bilimsel çalışma yürütüyor. Yaptığı işe büyük emek veren Öztürk,
ayrıca akbaba illüstrasyonları çizen usta bir ressam. Bu konudaki farkındalığın
arttırılması için sergiler hazırlıyor. Çünkü Kızıl akbabalar için atılan her
adım, yaşam için atılan yüzlerce adıma denk düşüyor.
Kızıl akbabalar, Türkiye’nin dört akbaba türünden biri. Toroslar,
Doğu Karadeniz dağları ve Doğu Anadolu'da yerel olarak bulunuyorlar. Antalya ve
Isparta sınırlarını kapsayan Köprüçay havzasındaki derin kanyonlar ve yüksek
kayalıklar Kızıl akbabaların son sığınakları.
“Yuvayı hem dişi hem
de erkek kuş birlikte yapar”
Etkileyici bir görünüme sahip olan Kızıl akbabaların boyları, 95
ila 105 cm, kanat açıklığı ise 240 ila 280 cm arasında değişiyor. Ancak
Öztürk’ün verdiği bilgiler arasında en çarpıcı olanlarından biri de Kızıl
akbabaların yuvalarını yaparken her iki eşin de dayanışma içinde çalışması.
Ebeveynlerden biri yuva için çalı ve yeşillik getirmek için uçtuğunda diğeri
mutlaka yuvayı bekliyor. Böylece yuva savunmasız bırakılmıyor.
Gökyüzünün son
hâkimleri
Şubat sonu ila mart başında kuluçka dönemine giren Kızıl akbabalar,
48 ila 54 günün sonunda kuluçkadan çıkıyor. 125 ila 130 gün arasında uçmayı
öğrenen Kızıl akbabalar, uçma kabiliyetleriyle ‘gökyüzünün hakimi’ olarak
anılıyor. Bu tanımın kullanılması oldukça yerinde. Çünkü süzüldüğü zaman saatte
64 kilometre, ancak bir yiyeceğe doğru uçuyorsa saatte 164 kilometre hıza
ulaşan Kızıl akbabalar, çok geniş bir alanı yaşam alanı olarak kullanıyor.
Çünkü yaşam döngülerini sürdürebilmek için buna ihtiyaçları var.
Akbabalar giderse
yaşam biter
Ortalama 37 yıl yaşayan Kızıl akbabaların varlığı insan ve genel
olarak doğa için yaşamsal öneme sahip. Çünkü leşle beslenen bu canlı türünün
salgın hastalıkların yayılmasını önleme konusunda önemli bir işlevi var.
Öztürk’ün verdiği bilgilere göre yaşadıkları ekosistemin indikatörü olan
akbabaların sayılarının azalması veya yok olması doğal dengenin bozulmasına
kanıt olarak gösteriliyor.
Tarım ilaçlar ve
zehirli etler akbabaları öldürüyor
Ancak bu yaşamsal gerçeklere rağmen Kızıl akbabalar için tehlike
çanları çoktan çalmaya başlamış durumda. Yalnızca doğayı tehdit eden yıkıcı
faaliyetler değil, bizzat insan eliyle ve bilinçsizce kullanılan pestisistler
(tarım ilaçları) ve kurt, tilki ve diğer yırtıcı kuşları öldürmek için doğaya
atılan zehirli etler Kızıl akbabaların ölümüne neden oluyor. Türkiye’nin acı gerçeklerinden
orman yangınları, avcılık ve orman alanlarındaki diğer faaliyetler de diğer
tehditler arasında sayılabilir.
“Bu kuşlar bizim çöpçümüzdü”
Türkiye’nin ‘biyolojik şanslarından’ biri olan Kızıl akbabaların
varlığını sürdürebilmeleri ve yaşam için işlevlerini yerine getirebilmeleri en
çok da insana bağlı. Yani sana! Bu müthiş canlının son sığınaklarından biri
olan Köprüçay havzasının kuzeyinde, Darıbükü köyünde yaşayan 84 yaşındaki
Mehmet Demirbaş, “ eskiden bir hayvan öldüğünde hemen onlarcası bir araya gelip
hemen o leşi temizlerlerdi. Bu kuşlar bizim çöpçümüzdü. Tıpkı belediye çöpçüsü
gibiydiler” sözleriyle anlatıyor, Kızıl akbabaları…
Kızıl Akbabaların
farkına varın
Yaşamı doğadan öğrenenlerin tümü gibi Köprüçay’ın bilgelerinden
biri olan Demirbaş’ın tanımı, bilimle de aynı dilde buluşuyor. Bugün 1 Eylül.
Her yıl Eylül ayının ilk cumartesi günü bütün dünyada Uluslar arası ‘Akbaba
Farkındalık Günü’ olarak kutlanıyor. Türkiye’de ise Bolu Dörtdivan’da
başlatılan koruma projesinin bilgilendirme amaçlı yetkililere sunulması dışında
bilinen herhangi bir etkinlik yapılmıyor. Kızıl akbabaların farkına varın.
Çünkü yaşamın bütününü korumak, parçasını korumaktan geçiyor.
Yusuf Yavuz
kaynak:
http://haber.sol.org.tr/kent-gundemleri/akbabanin-son-gunu-felaketin-ilk-gunu-olacak-haberi-59053
Fotoğraf: Murat Demirtaş (YALNİZKURT)
Haber: https://yesilgazete.org/234-hak-orgutunden-ortak-aciklama-yaban-hayvanlarini-oldurme-izni-geri-alinsin/?fbclid=IwAR0n5zLrXIXXdUWUASK8p0oojfCaIOHvW_fmTze-kmn9j9ydthTSYCoHFEU