Ispartanın Sütçüler ilçesi ve çevresinde
yaşayan Kızıl akbabalar için tehlike çanları çalıyor. Yok olma
tehlikesiyle karşı karşıya bulunan türlerin başında gelen ve bölgedeki
sayıları tek haneli rakamlarla ifade edilen Kızıl Akbabalar şimdi de
HES projeleri ve taş ocaklarının tehdidi altında. Ölü hayvanlarla
beslenen ve doğanın çöpçüsü olarak anılan akbabaların, salgın
hastalıkların önlenmesinde önemli rol oynadığı belirtiliyor. Bölgedeki
son Kızıl akbabalardan biri ise yeni kurulan HES şantiyesinin
yakınlarında görüntülendi.
HES VE TAŞOCAKLARI AKBABALARI TEHDİT EDİYOR
Gökyüzünün hakimi olan yırtıcı kuşların başında gelen Kızıl akbaba (Gyps fulvus),
Türkiyenin nesli tehlike altındaki türlerinden biri. Ancak Torosların
yerlisi olan Kızıl akbabanın en önemli yaşam alanlarından biri olan
Ispartanın Sütçüler ilçesi ve çevresindeki sayıları artık tekli
rakamlarla ifade ediliyor. Bölgede birbiri ardına açılan taş ocakları ve
projelendirilen HESler, yaşam alanı olarak yüksek kayalıkları seçen
Kızıl akbabalar için tehdit oluşturuyor.
BİYOLOG YASEMİN ÖZTÜRK: AKBABALAR SALGINI ÖNLÜYOR
Afyonkarahisar, Antalya ve Ispartadaki Kızıl akbabalar hakkında
uzun süredir alan çalışması yürüten Uzman Biyolog Yasemin Öztürk,
doğanın çöpçüleri olan ve salgın hastalıkların yayılmasını önleyen
akbabaların hızla yokolduğunu söyledi. Süleyman Demirel Üniversitesi
(SDÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yard. Doç.
Dr. Mehmet Ali Taburun danışmanlığında Kızıl akbabalar hakkında doktora
tezi hazırlayan Öztürk, Türkiyede dört akbaba türünün yaşadığını
kaydetti. Olumsuzluklara karşı en hızlı tepki veren indikatör
canlılardan biri olan Kızıl akbabanın doğanın çöpçüsü konumunda
olduğunu ve leşler hakkında insanlara yol gösterdiğini ifade eden
Öztürk, ölü hayvanlarla beslenen bu canlının salgın hastalıkların
yayılmasını da engellediğini dile getirdi.
BESLENME ŞEKLİ DOĞA VE İNSAN İÇİN ÇOK ÖNEMLİ
Kızıl akbabaların sayısal olarak azalmasının salgın hastalıkların habercisi olduğu uyarısında bulunan Öztürk, Kızıl
akbabanın temel besinini, büyük memeli hayvanların kadavraları
oluşturur. Boynu tüysüz ve uzun olduğundan, kafasını kadavranın karın
boşluğunun içine kadar sokup, özellikle iç organlar ile beslenir.
Akbabaların beslenme şekil ve yoğunluğu doğa ve insanlık için çok
önemlidir; çünkü hayvan kadavralarını çok kısa zamanda tüketmek
zorundadırlar. Böylece salgın hastalıkların yayılma olasılığını ortadan
kaldırırlar bilgisini verdi.
DOKTORA SONUNDA SAYISAL VERİLER ORTAYA ÇIKACAK
Kızıl akbabaların 4 ila 5 yaşında eşeysel olgunluğa ulaştığını ve yılda sadece bir kez yumurtladığının altını çizen Öztürk, bu
nedenle üreme populasyonlarının bulunduğu bölgeler büyük önem
taşımaktadırlar. Bu bölgelerden birini de Köprülü Kanyon Milli Parkı ve
çevresi oluşturmaktadır. Alanda tespit edilen etiketli ve halkalı
bireylerin takibiyle alan kullanımı ortaya çıkarılmaktadır. Doktora
tezinin sonunda ortaya çıkacak sayısal veriler ve gözlemler tür için bu
alanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ispatlayacaktır dedi.
BÖLGE KAYBEDİLİRSE AKBABALAR TEK NOKTAYA HAPSOLACAK
Tota dağı ve çevresinin yanısıra Kasımlar, Kesme, Çukurca, Beydilli,
Ballıbucak, Değirmenözü, Çaltepe, Bucakdere ve Yeşilbağ gibi bölgede çok
geniş bir alanı tarayan türün burada gerçekleşecek herhangibir
olumsuzluktan direkt yada dolaylı olarak etkileneceğini vurgulayan
Öztürk, Olumsuzluklara karşı en hızlı tepki veren indikatör
canlı olan Kızıl akbaba, zincirin diğer halkalarının da bozulacağının
habercisi misyonunu üstlenmektedir. Yaşama ve de en önemlisi üreme
alanları olan bu bölge kaybedilirse tür tek bir noktaya hapsolup o
alanda yok olmaya mahkum kalacaktır diye konuştu.
BÖLGEDE KIZIL TİLKİ DE VAR YILAN KARTALI DA
HES ve taşocaklarının tehdidi altındaki bölgenin Yaban Keçisi, (Capra aegagrus), Kızıl Tilki (Vulpes vulpes) ve Kurt (Canis lupus) gibi
türlerin yaşam alanı olduğuna dikkat çeken Öztürk, bölgenin ayrıca
Sakallı akbaba, Kara akbaba, Gökdoğan ve Yılan kartalı gibi yırtıcılara
ev sahipliği yaptığını belirterek, iki yıldır bölgede sürdürülen
çalışmalardan toplanan verilerin Kızıl akbaba sayısındaki değişimleri ve
alan tercihlerini ortaya çıkartacağını ancak bu değişimin olumsuz
olacağının çalışma süresince izlendiğini dile getirdi.
Akbabaların biyolojik, ekolojik, faunistik ve mikrobiyolojik önemi
olduğunu kaydeden Öztürk, popülasyonun azalmasının iklim ve habitat
değişikliğinin yanında, zehirlenme, tarımda kullanılan kimyasallar ve
yasadışı ticaret gibi nedenlere dayandığını da sözlerine ekledi.
SON AKBABALARDAN BİRİ ŞANTİYE YAKININDA GÖRÜNTÜLENDİ
Bölgede yeralan Yukarı Köprüçay üzerinde yapımı planlanan ve ÇED
başvurusu Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca da onaylanan Kasımlar Barajı
ve HES projesinin yanısıra doğa korumada öncelikli bölgelerden biri
olan Sütçüler ve çevresinde son yıllarda açılan çok sayıdaki taş ocağı,
uzmanların tepkisini çekse de yetkililer tarafından başlatılmış herhangi
bir koruma çalışması bulunmuyor. Bölgedeki sayıları tek haneli
rakamlarla ifade edilen Kızıl akbabalardan biri en son baraj
şantiyesinin kurulduğu Çukurca köyü yakınlarında görüntülendi.
oOo
Haber: Yusuf Yavuz Fotoğraflar: Yasemin Öztürk
http://gazeteciyazaryusufyavuz.wordpress.com/2012/08/12/kizil-akbabanin-son-dansi/
Haber: https://yesilgazete.org/234-hak-orgutunden-ortak-aciklama-yaban-hayvanlarini-oldurme-izni-geri-alinsin/?fbclid=IwAR0n5zLrXIXXdUWUASK8p0oojfCaIOHvW_fmTze-kmn9j9ydthTSYCoHFEU