Hafta içi stresli ve yoğun bir çalışma temposundan
çıkmış olan çekirdek aile cumartesi biraz geç uyanabilmiş olmanın uyuşuk
rahatlığı! içerisinde kahvaltıdan sonra haftanın yorgunluğunu ve stresini atmak
için bir alışveriş merkezine (AVM) gitmeyi planlıyor. Hem kendileri gezip,
dolaşıp belkide alışveriş yapıp rahatlayacaklar! hemde çocuklarına eğlenceli
vakit geçirtmiş! olacaklar
Bu niyetlerle aile, büyük ve modern bir AVM nin yolunu
tutuyor. AVM ye ulaşmak için trafikte bir süre boğuştuktan sonra daha AVM ye
yeni gelmiş olmalarına rağmen araçlarını park edecek yer bulmaları epey
zamanlarını alıyor. Bu nedenle sinirler biraz gerilmiş olsa da şehir yaşamının
doğal sonucu bu denilip geçiliyor. Ne de olsa birazdan çok eğlenecekler!
Daha ilk dakikalarda karışıklık başlıyor; önce oyun
alanına gitmek isteyen çocuklar ısrarcı davranırken ebeveynler oyun kısmını
sona bırakmak istiyor. Bu noktada ailenin uyumu, eğitim seviyesi ve çocuklarına
yaklaşma tarzlarına göre farklı sonuçlar ortaya çıkıyor. Ya aile ilk andan itibaren
burnundan solur hale geliyor ya da en az gerilimle bir yerden başlıyorlar.
Zaman ilerledikçe ortamın kalabalık olması, sınırlı kaynak, sonsuz ihtiyaçlar!
yorgunluk, açlık vs. derken sinirler tavan yapıyor. Kadının almayacağım
sadece bakıyorum, erkeğin almayacaksan neden bakıyorsun ve çocukların ikinci
oyuncağı kopartabilmek adına çaba gösterdikleri ağlamaklı halleri derken gün
inanılmaz seviyede gerilime, yorgunluğa ve strese ulaşıyor.
Dinlenmek, eğlenmek ve stres atmak için gelinen alış
veriş merkezinden çıkışta aile, daha yorgun, gergin ve stresli olarak eve
dönüyor
Konunun Anadolu Yer Sincabı (Gelengi) ile ne alakası
var diyebilirsiniz. Aslında çok alakası var. Uluslararası Pazarlama
Servisi (IMS) verilerine göre Türkiyede antidepresan tüketimi 2003 yılında
14.238 milyon kutu iken, 2008 yılında 31.302 milyon kutu ile
%120 oranında artmıştır. Son dokuz yıldaki artış oranı 2012 yılında
tüketilen 36.881 milyon kutu ile %160 olmuştur. Antipsikotiklerde ise,
tüketim son 5 yılda % 68.6 oranında artış ile 7.201
milyon kutudan 12.158 milyon kutuya çıkmıştır. (Psikofarmakoloji
Derneği2013 raporu)
Bu kadar çok ilaç kullanılmış olması ilk anda akıllara
deliriyor muyuz sorusunu getirebilir. Zira başka bir istatistiğe göre ülkemizde
antidepresan ilaç kullanım oranı %20-25 seviyelerinde. Yani neredeyse 4
kişiden birisi bu ilaçları kullanıyor. Ama bu doğru
değil. Psikofarmakoloji Derneğinin açıklamaları eşliğinde görünen bir
durum daha var ki, oda psikiyatri uzmanları dışında aile hekimleri ve pratisyen
hekimlerin dahi bu ilaçları yazabiliyor olması. Dolayısıyla insanlar belli
başlı sorunları psikiyatri uzmanları dışındaki hekimlere de anlatınca ve
depresif belirtilerden dem vurunca hekimler bu ilaçları yazıyorlar. Hatta eski
bir öğretmen olarak bir çok öğretmen dostlarımın sözlerine istinaden üzülerek
ifade etmeliyim ki bir çok gencimiz sırf rahatlamak için bu ilaçları kullanıyor
ve bir şekilde reçete yazdırmayı başarıyor. Veya daha vahimi reçetesiz
alabiliyor.
Psikiyatri uzmanları elbetteki tedavi için ihtiyaç
olunca bu ilaçları yazacaklar ve doğru miktarlarda kullanımları temin ederek
hastaları tedavi edecekler. Bundan daha doğru ve güzel ne olabilir ki? Ben bu
yazımda antidepresan ilaçlar doğrudur yada yanlıştır demiyorum. Zira ben bir
psikiyatri uzmanı yada psikolog değilim. O nedenle bu konu hakkında şu
doğrudur, bu yanlıştır gibi yargılarda bulunmam doğru olmaz ve haddim de değil.
Bu konuyu ele alış nedenim, çevremde bir çok kişiye ve aileye de tavsiye
ettiğim bir hususu burada da paylaşmak, tavsiye etmek.
Yazının başındaki AVM dramı örneğindeki gibi şehir
yaşamına takılıp kalmanın insan hayatına ve fıtratına uygun olmadığı ve insanın
doğanın bir parçası olduğu gerçeğini unutmaması gerektiğini anlatmak. Zira
şehir yaşamına takılıp kalınca aslında bu tür ilaçlara ihtiyacı olmadığı halde bir
çok insan sırf rahatlayamadığı ve stresten kurtulamadığı için bu ilaçlara
yöneliyorlar. Gerçekte kullanmasına gerek olmadığı halde alınan bu ilaçlar
kişileri kısır bir döngüye sokuyor ve ilaç sayesinde rahatlama yolu, yani kolay
yol tercih ediliyor. Bu da durumun daha kötüye gitmesine neden oluyor. Halbuki
bir parçası olduğumuz doğayla kucaklaşmak bu sorunları ortadan kaldıracak veya
en aza indirecektir.
Burada tüm faturayı AVM ye kestiğimi düşünebilirsiniz
ama bu sadece bir örnek. AVM, çarşı, pazar gibi yerlerde gezip dolaşmak
elbette olacaktır. İhtiyaç seviyesinde olmalıdır da. Sinemaya, tiyatroya
gidilmeli. Eş, dost ve arkadaşlarımızla biryerlerde oturup konudan konuya
atlayarak sohbetler edilmeli, yenilip içilmelidir. Bunlar bizi ruhen
rahatlatacak ve konuşmanın, detleşmenin getirdiği boşalma ile stresimiz
azalacaktır. Ancak günümüzde yanlış bir kanı olarak AVM ve kapalı alan
çılgınlığı baş gösterdi. Eğlenmek ve dışarı çıkmak deyince neredeyse bir çok
kişinin kafasında sadece AVM canlanıyor. Bazıları için ise para harcamak =
eğlence = mutluluk olmuş durumda. Ama aslında bunlarda gerçek anlamda mutluluk
yok. Daha fazla stres ve yorgunluk var. Günlük iş ve hayat koşoşturmasının
içerisinde yorulan, bunalan ve örselenen bedenimizi ve ruhumuzu dinlendirmek ve
rahatlatmak niyetiyle gittiğimiz bu ve buna benzer yerlerin rahatlama sağladığı
zannedilse de aslında olması gerektiği gibi bir gevşeme sağlamadığını anlatmak
istiyorum.
Çocuklarımız, gençlerimiz, yaşlılarımız ve bizler
şehir hayatının stresinden, günlük rutinlerden ve ileride çıkabilecek
psikolojik rahatsızlıklardan kurtulmak için mutlaka doğayla kucaklaşmalıyız.
Doğa insanı tedavi eder. Doğaya çıkmak demek tabi ki sadece bir mangal
omuzlayıp bütün gün bir ağacın altında oturmak demek değildir. Bu bile iyi bir
şey olmakla beraber benim kastettiğim gerçek anlamda doğada olmak. Toprağa
dokunmak, suya dokunmak.
Hep çocuklarımız için dert yandığımız bir konu vardır.
Çocuklar binalara sıkıştı kaldı, toprakla, hayvanlarla oynayamıyorlar, özgürce
koşup eğlenemiyorlar, evdeki halıların üzerinde oynarken daha fazla elektrik
yükleniyor ve sinirli oluyorlar, biraz toz, çamur ya da ot gördüler mi ne
yapacaklarını bilemiyorlar vs. vs. Çocuklarımızı serbest bırakıp
trafiğin olmadığı alanlarda özgürce koşup oynamaları varken onları elektrikle
yüklü ortamlarda, temiz hava ve güneşten uzakta, gürültünün içerisinde negatif
elektrikle yüklüyoruz. Bilgisayarlar ile saatleri, günleri geçiyor. Sonra da
asabi, stresli ve başarısız oluyorlar. İşte bunlardan kurtulmanın tek yolu
ailenin tüm bireylerini toplu olarak veya en azından çeşitli hobi veya
etkinliklerle bireysel olarak yer yer doğayla buluşturmak.
Belirli aralıklarla doğaya çıkan ve toprakla, suyla,
rüzgarla, hayvanlarla, bitkilerle kucaklaşan bireyler üzerlerindeki olumsuz
duygu, düşünce ve negatif elektrikten uzaklaşacakları için bir süreliğine daha
enerjik, daha dengeli, daha mutlu ve daha stressiz olacaktır. Doğaya çıkma
periyodu çok uzun aralıklara çıkmazsa, gerçekten fizyolojik bir rahatsızlık
veya başka etmenlere bağlı olan bir hastalık olmadığı sürece antidepresan
ilaçlara ihtiyaç kalmayacaktır. Doğada olma sürecini piknik mantığının dışına
taşımak gerektiğini yukarıda ima etmiştim. Peki bu nasıl olacak derseniz, işte
bazı cevaplar
1.
Bir dürbün ya da fotoğraf makinesi
alın. Doğal güzellikleri, manzaraları, bitkileri ve hayvanları uzun uzun
izleyin yada onların fotoğraflarını çekin.
2.
İyi bir dağ ayakkabısı alın. Uzun
yürüyüşler yapın ve dinlenme molalarında tertemiz oksijeni ciğerlerinize
çekerken manzaranın tadını çıkarın.
3.
Doğada kullanıma uygun bir bisiklet
alın. Hafta sonu eşinizle yada bir arkadaşınızla bisiklet yolculuğu yapmak ve
bir birinden güzel yerleri keşfetmek tahmin ettiğinizden daha çok sizi mutlu
edecektir.
4.
Bir tuval, fırça ve biraz boya
alın. Hoşunuza giden bir manzaranın önünde durun ve gördüklerinizi ister aynen
isterseniz hayal gücünüzün de desteğiyle resmedin.
5.
Müziği mi seviyorsunuz? Bir
mikrofon ve kayıt cihazı alın. Doğadaki sesleri kaydedin. Daha önce hiç
duymadığınız eşsiz sesler duyacaksınız. Belki bu sesleri yaptığınız müzikte
kullanmak isteyebilirsiniz.
Depresyona girmemek, stresten kurtulmak için spor
yapmak, olumlu düşünmek, stresli ortamlardan uzak durmak, düzenli uyku,
sağlıklı beslenme vs. gibi bir çok husus sayılabilir. Bu sayılanlar da çok
doğrudur. Doğada olmak da bunlardan birisidir. Ama bence en etkili olanıdır.
Zira size spor yaptırır, stresli ortamlardan uzak kalırsınız, kendinizi
dinlersiniz, arkadaşlarınız ile gitmişseniz olumsuz düşüncelerden uzak
kalırsınız, erken kalktığınız ve yorulduğunuz için erken ve daha rahat
uyursunuz vs. vs
Yani etkili bir doğa buluşması size hemen hemen her imkanı
sunacaktır.
O zaman gelelim bizim Gelenginin konuyla ilgisine :)
Sincaplar her zaman insanlara sevimli ve sempatik gelmiştir. Bu sevimli
canlıların yakın akrabası olan gelengi de toprakta yaşayan bir sincap türüdür.
Bu nedenle bir ismi de Anadolu Yer Sincabıdır. Çok hızlı hareket eden bu
sevimli sincap çok iyi bir kazıcıdır da. Yani toprakla oynamayı çok sever.
Tıpkı çocuklar gibi. Biraz haylaz ve şımarık görünen hareketleri ve
ürkeklikleri nedeniyle sevimli çocuklarımızı çağrıştırırlar bize. Bu nedenle
doğada bu sevimli hayvanı izlemek, onun fotoğraflarını çekmek hep çok eğlenceli
gelmiştir bana. Yuvasına açılan bir çok delik olduğu için bazen girdiği
delikten değil de bam başka bir delikten çıkıverir ve sizi şaşırtır.
Islık çalmaya benzeyen ince sesi onu daha sevimli bir
hale sokar. Havayı koklaması ve küçücük elleri ile otları ağzına götürüp yemesi
bize tanıdık geldiği için ayrıca ilgi çekicidir. Güvenlik için sık sık havaya
bakar ki yırtıcı kuşlardan korunmanın etkin bir yoludur. Arada bir ayağa kalkıp
durabildiği kadar dik durarak manzaranın tadını da çıkarmayı ihmal etmez. 15-30
cm buyutlarında olan bu sevimli sincap kendisini izlettirirken size kendinizi
unutturur. Bu unutma derin bir rahatlamaya yol açar. Kafanız boşalır ve böyle
bir canlının peşinde koşarken hem spor yapar hem de stresinizden
uzaklaşırsınız.
Geçenlerde bir gelenginin uzun uzun fotoğraflarını
çekme fırsatı bulmuştum. Bir şeyler atıştırırken çektiğim kareleri izlerken çok
keyif aldığımı ve ister istemez kendi kendime güldüğümü itiraf etmeliyim.
Kareleri ileri geri izlerken çizgi film izler gibi gelenginin ağzı açılıp
kapanıyor, çene bir tarafa burun başka bir tarafa gidiyordu. Dişler ise ayrı
bir alem :)
Uzun süre iş yoğunluğu ve çeşitle nedenlerle doğaya
çıkamadığım bir dönemden sonra ilk arazimde işte bu sevimli Anadolu Yer Sincabı
o gün beni peşinden koşturup üstüne birde tebessüm ettirerek bende ne stres ne
de yorgunluk bırakmıştı
Bunu sadece gelengi yapmaz tabiki :) Yaban
hayvanlarının bir çoğu doğal ormanında size bu güzellikleri verebilir. Bir
tilkiyi avlanırken izlemek çok keyiflidir. Kuşların uçuşları, senkronize
hareketleri ve harika ötüşleri sizi çok rahatlatacaktır. Bir dürbün marifetiyle
bu güzelliklere daha yakından bakabilir ve detaylara inerek tefekküre
dalabilirsiniz.
Hadi o zaman ilk fırsatta sevimli yer sincabımızın
adeta haykırarak yaptığı davete hayır demeyelim. Doğaya koşalım. Ama doğayı her
zaman yanımızda bulabilmek için onu asla kirletmeyelim, hırpalamayalım,
üzmeyelim ve öldürmeyelim. Bu gün doğamızı korumazsak yarın koruyacak doğa
kalmayacak
Kaynak = Ali ŞENEL
http://www.senelfoto.com/gelengi-antidepresan-gulumseme/
Haber: https://yesilgazete.org/234-hak-orgutunden-ortak-aciklama-yaban-hayvanlarini-oldurme-izni-geri-alinsin/?fbclid=IwAR0n5zLrXIXXdUWUASK8p0oojfCaIOHvW_fmTze-kmn9j9ydthTSYCoHFEU