TR EN
TR EN
Belgeli Tür 505
Fotoğraflar 92806
Gözlemler 9860
Videolar 1348

HABERLER


Doğa Korumada Sürekli Kaybetmek ve Gelecek!

Haberlere Geri Dön Okunma Hiti. : 1024
1 Yorum Beğen | 1
doga-korumada-surekli-kaybetmek-ve-gelecek!

Tamı tamına 15 yıldır “doğa koruma” alanında çalışıyorum. Tüm bu yıllar boyunca birçok “Dünya’yı nasıl kurtarırız” stratejisine katıldım, destek oldum, öncülük ettim. Neredeyse hiçbirinde içim tam olarak rahat etmedi. Getirdiğimiz bakış açılarını hep kısıtlı ve eksik hissettim. Bunun en büyük nedeni de kendi planlamalarımızda dış faktörleri etkili bir şekilde analiz edememiş olmamız oldu.

 

Doğa Derneği’ni kurduğumuz o heyecanlı yıllarda, henüz daha çok gençken, bir yönetim kurulu üyemiz şu tür sorular sorardı bize ve daha o soruların gerekçesini bile anlamazdık:

 

“Yarın Dünya’nın başına büyük bir yok oluş gelse, insanlığın çok büyük bir kısmı yok olsa, geri kalan bir avuç insan bize dönüp ‘Ey doğa korumacılar! Yıllardır bizi uyardınız ve biz sizi dinlemedik; bugün sizin dedikleriniz gerçekleşti. Şimdi söyleyin bize, bunun bir daha gerçekleşmemesi için ne yapmalıyız, yeni insan toplumunu nasıl kurmalıyız? Hadi bize yeni yaşam manifestosunu yazın ki bir daha yaşamayalım bunu’ dese biz onlara ne diyeceğiz. İdeal şartlarda insanlık nasıl yaşamalı ki mücadele ettiğimiz sorunlar bir daha yaşanmasının tarifi elimizde var mı?”

 

Bu aslında o zamanki deneyim ve yaşımız için çok zor bir soruydu. Ve bu soruya yanıt aramak yerine bizim o günü kurtarmak için çok önemli stratejilerimiz ve projelerimiz vardı.

 

Bugün doğa koruma adına çok sayıda insan ve örgüt çalışıyor. Yaklaşımlar her geçen gün değişiyor. Sayısız proje değişik şekillerde yürütülüyor. Her gün yeni stratejiler yazılıyor. Peki ya sonuç? Kendimizi kandırmayalım. Bazı iyi gelişmeler olsa da hayal ettiklerimiz gerçekleşmiyor. Doğa, yaşam ortamları ve türler tek tek yok oluyor. O kadar karmaşık süreçlerle birbirine bağlı ki her şey, bir türlü tam doğru yerden dokunamıyoruz. Bir yarayı sararken bir diğeri açılıyor. Sonuçta sürekli kaybediyoruz. Doğa korumacılar tüm emekleriyle, tüm kalpleriyle çalışsa da yaşadıklarımız gerçek. Şu an yeterli değiliz ya da söylediklerimiz günümüz toplumları için bir “değer” içermiyor, içerenlerin sayısı da durumu değiştirmeye yetmiyor. Bence yakınından dahi geçmiyor.

 

Günümüzde çözüm olarak uygulanan “doğa koruma yaklaşımları” işin içinde olanlar için birbirlerinden çok farklı görünse de bence özünde aynı. Hepsinin temelde iki ortak noktası var: (i) Doğayı eskiden olduğu haline getirmek ya da bugünkü halini korumak; (ii) başarıya ulaşmak için gerekli analizi bugünkü insan toplumunun değerleri ve gerçekleri üzerinden gerçekleştirmek. Bu yazıyı bu ikinci konu üzerine kaleme aldım.

 

Şu gerçeği kabul edelim: İnsanların çoğunluğu biz doğacılar için öncelik olanları öncelik olarak görmüyor. Biz de işimizin bir parçası olarak bir yandan insanlığı anlamaya çalışıyoruz, bir yandan da çevre eğitimi programlarımızla gençleri kendi doğru gördüğümüz doğrultuda eğitmeye çalışıyoruz. Ancak, bu hedef tam anlamıyla gerçekleşmiyor. Çünkü bundan çok daha güçlü dinamiklerle insanlık toplumu evriliyor. İşte bizim bugünkü insanı anlamanın yanına çok daha güçlü bir parametre koymamız gerekiyor. Gelecekteki insan!

 

Bugün bir doğa koruma hedefi belirlesek, küresel ölçekte bu doğrultuda bir değişiklik elde etmek için en az 20, 30 hatta 50 yıla ihtiyacımız olacaktır. Peki günümüzde her şey bu kadar hızlı değişirken biz 50 yıl sonrasını nasıl görüp planlama yapacağız. Demek istediğim, insanın gelecekteki halini öngörmeli, değer yargıları ne olacak anlamalı, bu insanlar doğayı nerede görecek tarif etmeli ve teknolojinin de getirileriyle gelecekte nasıl bir toplum olacağını kavramalıyız. Aksi taktirde sürekli insanlığın yeni değerlerini anlayıp günlük doğa koruma politikası değişiklikleri yaparak sürekli değişimin ardından koşuyor olacağız. Ve muhtemelen hedeflerimizi asla yakalayamayacağız. Peki gelecek nasıl olacak? Gelin bu konularda çalışan insanlara göre bazı gelecek tahminlerine bakalım.

 

Öncelikle, teknoloji, internet ve çevrimiçi özelliklerle birbirine çok daha yakın, çok daha hızlı işleyen bir toplum var olacak. Yaklaşık 50 yıl sonra insanların sadece akıllarından geçirerek birçok şeyi yapabileceğini öngörüyor uzmanlar. Bugün bitkisel hayatta olanlar için bu tür teknolojiler adım adım geliştiriliyor. Eve girdiğinde ışıkların açılmasını hayal ettiğinde ışıklar açılacak, evdeki eşyalar havada uçarak başka yerlere sadece sen düşündün diye gidebilecek (süper iletken teknolojileri). Veriye ulaşım bugünkünden çok daha hızlı ve kapsamlı olacak. Bilgisayarların hızlarını tahmin etmeye çalışmamıza gerek yok sanırım.

 

Çevrim içi dünyadaki gelişmelerle birlikte sadece 50 – 70 yıl içerisinde dünyada iki kültürlü bir toplum oluşacağı tahmin ediliyor: Biri Avrupa Birliği ve Amerika gibi oluşumların hali hazırda başlattığı “küresel dünya kültürü”, diğeri de herkesin geldiği yerde yaşanan “yerel kültür”. Yani, siz bir Türkiye vatandaşı, hatta Türkiye’nin belirli bir bölgesinden gelen biri olarak oranın yerel özelliklerine sahip olurken bir yandan da tüm Dünya’daki ortak ve yeni kültürün de bir parçası olacaksınız. Hem yerel kültürlerin değeri artacak hem de herkes aynı paylaşıma sahip olacak. Bugün ülkemizde dahi birçok insan batı kültürüne ait giyim kuşam ve beslenme alışkanlıklarına oldukça aşina. Hatta ülkemizde birçok insan batı toplumunun demokratik yaşam alışkanlıklarına ve değerlerine sahip. Sosyal medya araçlarıyla bu kültür gitgide güçlenecek ve ortaya muhtemelen İngilizce konuşan bir ortak kültür çıkacak.

 

Değerlendirmemiz gereken bir önemli gelişme alanı da insanın biyolojisi. İnsan ölümlü bir canlı. Hepimizin hayatında benimsediği değerleri evrilten önemli bir gerçek bu. Ölmek olgusu ya da kaç yıl yaşayacağımız olgusu. Günümüzde gen bilimi alanında çok ciddi çalışmalar var. Başta hayvanlar ve bitkiler olmak üzere bir çok canlının özelliklerini değiştiriyoruz. Bu değişimi sağlayan tüm beyinlerin bir yerinde şu soru muhakkak var: Peki ya insan genlerini değiştirmek, daha iyi bir insana doğru gitmek? Evet, zaman zaman duyuyoruz, acaba insanı yaşlandıran mekanizmaları değiştirebilir miyiz? Ya da insanı öldüren hastalıkları durdurabilir miyiz? 50 ila 100 yıl arasında bu alanda devrimsel gelişmeler bekleniyor. Bazı uzmanlar 100 yıl sonra insanın ölümsüzlüğe ulaşabileceğini belirtiyor. Öncelikle insanların genleri daha zigot halindeyken düzenlenecek ve birçok hastalığa ve zayıflığa yatkınlık giderilecek (Gattaca filmini izleyenler bilir). İnsanı hayatı boyunca vücudundaki sensor ya da nano-robotlarla izleyen teknolojiler sayesinde daha hasta olmadan ya da kalp krizi geçirmeden müdahale edecek teknolojiler gelişmiş olacak. Tüm gün boyunca defalarca DNA testi yapan mini makineler insan vücudunda çalışıyor olacak. Kök hücre teknolojileriyle kolayca üretilecek organlarıyla insanlar sürekli yenilenecek. Bir trafik kazası ardından (o zamanlara trafik kazası kalırsa) insan vücudu şoklanacak, parçalanan organların yerine yenileri yerleştirilecek ve insan tekrardan çalıştırılacak. Daha da önemlisi insanın yaşlanmasına neden olan mekanizmalar tam olarak anlaşılacak ve gen düzenlemeleri ve terapileriyle bu özellikler değiştirilebilecek. Kısacası insan gelecekte kendini tamamen kontrol eden ve ölümsüzlüğe yaklaşan bir canlı olacak. O zaman geldiğinde bu teknolojilere kimler ulaşabilir bilemeyiz ama bir grup insanın bu süreçleri yaşayacağını tahmin edebiliriz.

 

Tüm bu gen teknolojisini kendi üzerinde dahi uygulayacak insan muhtemelen o tarihlerde hayvan ve bitkileri de çok ciddi şekillerde düzenliyor olacak. O zamanlarda muhtemelen bu değişime bizler gibi etik olarak karşı olacaklar olsa da insanlığın çoğu bu yönde gidebileceğinden bugünden tarif etmemiz mümkün olmayan gelişmeler yaşanabilir. Eskiden yaşamış bir çok canlı gen dizilimleri kopyalanarak yeniden yaratılabilir ya da var olan hayvan ve bitkilerin genleriyle oynanarak yeni canlılar üretilebilir. Hatta belki de biyo-sanat diye bir akım ortaya çıkabilir ve birçok sanatçı yeni tasarladıkları enteresan canlıları insanlara parklarda ve müzelerde sunuyor olabilir. Bir grup doğa korumacı dışarda bunu protesto etse de bunlar gerçekleşmesi mümkün şeyler.

 

Son olarak, teknolojinin geleceği noktayla insanın tüm dünya sistemlerini kontrol edebileceği düşünülüyor. Bu ne demek? Tüm dünya kaynaklarını etkin bir şekilde yönetmek, iklimi istediğin gibi kontrol altında tutmak, gıdayı etkili bir şekilde üretmek, su döngülerini düzenlemek vb. Belki de bugün atmosferde gittikçe artan ve bize iklim değişikliği sorununu yaşatan fazlalık karbon ve diğer sera gazları 50-80 yıl sonra geliştirilmiş teknolojilerle kolayca atmosferden temizlenebilecek. Buna benzer olası gelişmeleri hayal edin. Uzmanların dediğine göre bu yüzyıl sonunda insanoğlu Dünya denen gezegeni tam anlamıyla etkin şekilde yönetiyor olacak.

 

Bu yukarıda yazanlar elbette öngörüler. Bunların hepsi gerçekleşecek diye bir kaide yok. Ya da zamanlamaları da tutmayabilir. Ancak, bunlar bugün dünyanın farklı yerlerinde geliştirilen teknolojilerin olası sonuçları. Demek istediğim şu: yakın gelecekte insan toplumu bugünkünden çok daha farklı şartlarda ve gerçeklerle yaşıyor olacak. İşte asıl soru şu: O günün insanı için doğa kavram olarak ne anlama gelecek, o günün şartlarında doğa ve diğer canlılar nerede nasıl var olacak? Bugünden bu öngörüyü ve planı yapmazsak çabalarımızın bugün olduğu gibi hedeflerine ulaşmıyor olması kaçınılmaz.

 

Tüm bu öngörülerin ya da benzerlerinin gerçekleştiği bir dünya düşünün. İnsanların nasıl değer yargılarına sahip olabileceğini hayal etmeye çalışın. O günün insanı acaba hayvanlar ve doğa için ne düşünüyor olacak? İnanılmaz bir etik anlayışla canlılara tam bir özgürlük vermeyi mi isteyecek, yoksa tam tersi doğayı yönetilebilir, büyük parklarda yaşayan ve insan için hemen satın alınabilir bir meta olarak mı görecek? Yoksa henüz hiç bir şekilde tahin edemeyeceğimiz başka bir bakış açısı mı gerçekleşecek?

 

Özetlemek gerekirse, kendimi ve bu amaç için çabaladıklarımı tarttığımda ve bir yandan da dünyanın ve insanlığın gidişatına baktığımda, biz doğa korumacıların çok etkisiz kaldığını ve hatta tüm iyi niyetine rağmen yanlış yönde ilerlediğini düşünüyorum. Geleceği ve gelecekteki şartları anlamadan, sürekli eskiyi isteyen bir grup insanız. Ve sonucunda bugün hayal ettiklerimizin gerçekleşmeyeceğini düşünüyorum.

 

Kim ne derse desin, insan şu anda dünyayı değiştiriyor. Ve bu değiştirme gücü her geçen gün güçleniyor. Hatta bu değişimin kendisi de her gün hızlanıyor. İnsanlar doğanın ve diğer canlıların kaderini belirleyecek birer küçük tanrı olacak belki de. Peki biz bugünden bu ve benzeri senaryoları düşünmeden hareket edebilme özgürlüğüne sahip miyiz?

 

Bahtiyar Kurt





 http://bahtiyarkurt.wordpress.com/2014/09/08/doga-korumada-surekli-kaybetmek-ve-gelecek/ 



 

 

Haber: https://yesilgazete.org/234-hak-orgutunden-ortak-aciklama-yaban-hayvanlarini-oldurme-izni-geri-alinsin/?fbclid=IwAR0n5zLrXIXXdUWUASK8p0oojfCaIOHvW_fmTze-kmn9j9ydthTSYCoHFEU
Yeni Türler, Belgeli Tür Adedi : 452  |  Kalan Tür Adedi:39
Copyright TRAKUS © 2008 - 2024 Türkiye'nin Anonim Kuşları: Sponsor ESİT