Orman ve Su İşleri
Bakanlığı ile Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Kırklareli çevresinde su
taşkınları önleme tesisleri kurmak için ihaleler tertipledi. Bu tesislerden
biri, Demirköy İlçesi Sivriler Köyü yakınında inşa edilecek. Sivriler Köyü
yakınında taşkın oluşturan Bulanıkdere ve Arnavutdere su bulurlarsa akmaya
çabalıyorlar. Her iki dere de önce İğneada Longozları Milli Parkının
içinden geçerek denize ulaşırlar. Eğer taşkın önleme inşaatı bu derelerin
üstüne kurulacaksa longozlar 5-6 yıla kalmaz kururlar. Zira zaten küresel iklim
değişikliğiyle oluşan kuraklık sonucu bölgedeki meşe ormanlarında bile, her gün
artan sayıda ağacın kuruduğuna orman işçiliği yapan köylüler de şahit.
Longozlara gereken suyu ise, yağışlarla oluşan taşkınların temin ettiğini sağır
ve kör sultanların hepsi yıllardır biliyorlar. Zaten küresel iklim değişimi
nedeniyle barajlar boş değil mi? Taa 90 lı yıllardan beri suyolcular
İstanbulun su derdinin bir bölümünü Istranca Derelerinin sularını çalarak
çözmeye çabalıyorlar. Bu tip doğaya zarar veren uygulamalarla beşeri sorunların
çözülemediği ne yazık ki tüm ülkemizde de yaşanan Amik, Avlan Gölleri ve daha
niceleri gibi fiyaskolara rağmen öğrenilemedi... Durumu tüm açıklığıyla bilen
subaşılar Melen ve Sakarya Nehirlerinin sularını da çalarak bir karadelik
halini alan İstanbula akıttılar. İstanbulun metastaz yapan hastalıklı
büyümesi ve yıllardır bilinen kuraklık karşısında, su tasarrufuna yönelik
hiçbir uyarı yapmadan başını kuma gömenler, büyümesini tutkuyla destekledikleri
ucube şehrin su ihtiyacını, gene Trakyanın kendine bile yetemeyen sularını
çalarak gidermeye çabalıyorlar. Üstelik yıllardır yapılmakta olan yeni sitelerin içine göletler
kurularak su fantezileri oluşturulmasına bile ses çıkarmadılar.
90 lı yılların
sonuna doğru çalınan suların doğada yapacağı tahribatı gören hukuk mercileri
su hırsızlığına dur diyerek Pabuçdere Barajından longozlara doğru uzatılan
18 km.lik 220 cm çaplı su aktarma hattının kullanılmasını mahkeme kararıyla
iptal etmişti. Ancak Kıyıköy yakınlarından itibaren İstanbula doğru bütün
derelerin önüne yapılan barajlar veya göletlerin suları halen, Durusu Gölüne aktarılarak,
İstanbulun giderek karşılanamaz boyuta ulaşan su ihtiyacını sözde dindirmek
için kullanılıyor. Tabii su isale hatlarının geçtiği yerlerdeki çevre tahribatı
da göz ardı ediliyor. Önü kesilen 7 dere de, Karadenizi beslemek
yerine İstanbul lağımlarına karışıyor. Oysaki denizler, akarsuların getirdiği
gıdalarla zenginleşerek balıkları besler. Hem aşırı balık avcılığı hem de
balıkların beslenememesi balıkçılık sektörünü yıllardır çok olumsuz etkiliyor. Çünkü
bazı subaşıların söylediği gibi akarsular denizlere boşuna akmazlar!
İğneada Longozları
Milli Parkına giren bütün yolların başında milli park içinde avlanma yasağı,
çöp dökme yasağı, hayvan otlatma yasağı levhaları var. Sözde milli park
statüsü ile korunan (!) longozların içinde her yerde, bütün yasaklanmış
davranışların izlerini görebilirsiniz. Longozlarda otlatma yasağına rağmen
büyükbaş hayvancılık sürdürülüyor. Ama yıllardır zor koşullarda yaşayan
besicilere yeterli destek sağlanmıyor. Cefakâr besicilere devlet arazilerinden,
hukuk çerçevesinde, uygun yer gösterilemez mi? Milli park kararı alındıktan,
otlatma yasağı levhaları dikildikten sonra longozda, hayvan barınaklarına göz
yummanın izahı nasıl yapılabilir? Taşkınlarla beslenen longozda, su
baskınlarını önlemek için, derelere taşkın önleme inşaatları yapılmasının
gerekçesi nedir? Bu ihalelerin bazıları aklın alamayacağı subaşı çözümleri gibi
görünüyor!
Muhtemelen taşkın
önleme yapılarında birikecek suları, ismi bilerek zikredilmeyen o karadeliğe
ulaştırmak için pompa tesisleri kurulacak. Pompalar elektrik enerjisiyle
çalışacak. Ormanda binlerce ağaç kesilerek 27 km. boyunda bir yüksek gerilim
hattı çekilecek. Hattın çekileceği yolun genişliği 30 m. olacak. 90 hektarlık
bir orman alanı daha yok edilecek. Orman yangınlarında bu ölçüde bir alan
kavrulduğunda içimiz kan ağlıyor. Bu yetmezmiş gibi su iletim hattı için de kim
bilir kaç km. boyunda, kaç metre eninde ve kaç hektar tutarında bir orman daha
Trakyadan silinecek.
Trakyanın suyunu
toprağını, ormanını, longozunu, milli parkını sömürmekten vazgeçmenin zamanı
çoktan geldi de geçiyor bile. Buna karşılıkTrakya köylerinde vatandaşın
elektrik kesintilerinden doğan sıkıntılarını çözmek için, günümüzdekiler gibi
olmayan, ikide birde yıkılmayan, sağlam enerji hattı çekmenin zamanıdır. Ne var
ki bunun için Trakyada bir termik veya nükleer santral yapmanın ise hiçbir
vakit zamanı gelmemelidir. Hurda haline gelen enerji hatlarında kaybolan enerji
bize yeter. Bir israf kenti haline gelen İstanbula su temini Trakya ve
Kuzeybatı Anadolu akarsularını sömürerek yapılmamalıdır. Aksi halde başta
İstanbul için solunabilir hava açısından son derece hayati önemi olan Istranca
ve eteklerindeki longoz ormanları bütün verimliliği ve güzelliğiyle dünyamızdan
silinip gidecektir.
Şahika Ertan Asaf Ertan
/Temsili fotoğraf Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünün sitesinden alınmıştır./
Haber: https://yesilgazete.org/234-hak-orgutunden-ortak-aciklama-yaban-hayvanlarini-oldurme-izni-geri-alinsin/?fbclid=IwAR0n5zLrXIXXdUWUASK8p0oojfCaIOHvW_fmTze-kmn9j9ydthTSYCoHFEU