Merhabalar,
Bir kaç gün önce Murat Bozdoğan ve Ahmet Karataş ile Trakya turuna başladık. Aslında Ergün\'de aramızda olacaktı ama ne yazık ki gelemedi. Ergün, ne zaman bizim yanımızdan ayrılsa veya gözleme katılmasa bomba bir tür göreceğimize inanmaya başladım:) (kendisine sorunuz->uzun kuyruklu korsanmartı vakası)
Büyükçekmece, Kavak Deltası, Enez\'den sonra yönümüzü İğneada\'ya çevirdik. Gecenin bir yarısı varıp sabah erkenden gözleme başladık. Herkeste büyük beklentiler vardı. Bir kere İğneada tamamıyla kar altındaydı ve sabah sıfırın altında beş derece civarındaydı. Öncelik denize verildi ve deniz beklentilerimize hemen yanıt verdi. Daha ilk baktığımız yerde Sakarmeke\'lerin arasında dişi bir Pufla geziniyordu. Ahmet Hocayla çamların arasından oldukça yaklaşıp bir kaç kare çektik. Daha sonra Liman\'a giderken Erikli Gölü kıyısında park edip yürümeye başladık. Kuyruksuz bir Tarla Ardıcı, hocayı peşine taktı. Murat\'la ben, kar üstünde beslenmeye çalışan Tarla Kuşları ve Boğmaklı Toygar sürülerine bakıp, aralarından nadir bir kuş çıkarmaya çalıştık. Her şey kabulümüzdü. Dürbünümüzün görüşüne giren hiç bir kuş tanımımızdan kaçamazdı:) Murat önde ben arkada, taramalara devam ettik. Bizim yürümekte olduğumuz toprak yola giren belediyeye ait bir minibüs ile bir anda moralimiz bozuldu. Hızla yanımıza doğru geliyordu. Yanımıza gelip, durup ne yaptığımızı sordular. Minibüsün yanımızda durmasıyla bütün sürü dağıldı…
Minibüs gelirken, kuşları kaçıracağını bildiğim için, yaklaşık 20-25 metre ötemizde bulunan Tarlakuşu sürüsünün fotoğraflarını çektim. Akşam fotoğraftan taramaya devam ederim düşüncesindeydim:)
Gün, 10 metreden erkek bir Pufla, Tarakdiş sürüsü ve benim 388. kertiğim olan Kadife Ördek ile devam etti. Altıngözler, Sütlabiler gırla, Akkuyruklu ve Büyük Orman Kartalları tek tek, Kara Ağaçkakan ise tek olarak karşımıza çıktı. Ömer Necipoğlu abimizin bize katılmasıyla günü 70 türle kapadık. Akşama doğru hava yumuşadı ve yağmur başladı. Her şey, sıradan bir İğneada gözleminin sonrasında yaşandığı gibi gelişti. Akşam hep beraber balık yedik, çekilmiş olan fotoğraflara baktık. Muhabbet ettik, güldük eğlendik ve erken yatalım dedik. Yazı, araziden çıkıp otele kadar geldi farkındayım ama merak etmeyin, nasıl uyuduğumuzu anlatmayacağım:) Ama hemen yatmadan önce yaşananları okumanızda yarar var.
Murat aşağı katta bir yerlerde, Ahmet Hoca başka bir oda da, mesafe dinlemeden çektiği mükemmel fotoğraflarının başında, Ömer abi derin uykuda, bende 4 GB\'lık kartımda yer açılsın maksadıyla oturmuş gereksiz fotoğrafları siliyorum. (Ayhan abiye buradan özellikle teşekkür ediyorum. Ne zaman arazim gelse, ekipmanını esirgemiyor benden.) Bir süre sonra sabah çektiğim Tarlakuşlarına geldi sıra. Toplam 3 fotoğraf var. Birinde sürünün arkasını, birinde ortasını, birinde de önünü netlemişim. Arka sırayı netlediğimden başladım. Öylesine zoom\'ladım. Bir anda kafam karıştı, gözlerim döndü. Net olmayan kısımda bir kızıllık var, içime kurt düştü tabi. İki tahmin var kafamda. Hızla diğerlerine baktım. Aman Allahım, böyle bir şey olamaz! Mahmuzlu Çinte bu...Diğer odaya Ahmet Hocanın yanına bir gidişim var, nasıl yürüdüğümü hatırlamıyorum. Beni karşısında gördüğü an ki halimi anlat abi lütfen:) Hemen bilgisayara attık fotoğrafları, o sırada aşağıda işi olan Murat\'ın yanına gittim ve haber verdim. Yukarı çıktığında gözlerine inanamayacaksın dedim. O sırada şaka yaptığımı sanmış tabi:) Ahmet Hoca açıp işledi fotoğrafı hemen, bu Türkiye\'de ki ilk kaydını Soner Bekir\'in 2006\'da Rumeli Feneri\'nden attığı Mahmuzlu Çinte\'nin ta kendisiydi. Bizimki erkek bireydi, yakışıklıydı, tüyleri capcanlı renklerdeydi.
(Birkaç dakika sonra)
Murat, resmen şoka girdi. Gerçi dili tutulmadı ve başladı minibüse sövmeye. Haklıydı. Kuşlara benden daha yakındı ve o anda o minibüs gelmemiş olsaydı, o kuşu kaçırmasının imkanı yoktu. Bende fotoğrafını çektiğim halde kendisini görmediğim için kertik atmışta sayılamazdım. Sakinleşince hemen plan yaptık. Sabah olabildiğince erken çıkalım dedik. Gece 1’de bulduğumuz açık bir marketten bulgur alıp, toprak yolun üstüne döktük. Bulgur hayvanları çatlatabileceği için bunu gece yağmur yağarken yaptık. Sabaha iri iri olmuşlardı. Gecenin bir yarısı Ömer abiyi uyandırıp, bu saatte ne bombası bakışları altında durumu anlattık.
Sabah erkenden oradaydık ve bingo!!! Tarlakuşu sürüsü ile birlikte Mahmuzlu Çinte bizim bulgurların başındaydı. Teleskopla bakıp kertiğimizi attık önce, sonra fotoğrafının peşine düştük. Oldukça ürkeklerdi. O yüzden işimiz hiç kolay olmadı. Bu sırada Alo Kertik Emin 389-sms servisi ile son durumu kuşçulara bildirdik. Bahar Abla bir arabada, Fikret abi ve Nurhan abla başka bir arabada yola düştüler. İkisinin Yıldız Dağlarında yolları kesişmiş. Birbirlerinden habersizler. Son sürat kertiğe gidiyorlar. Önde hızla giden Fikret abi, \"yahu kim bu çılgın, peşimden son sürat geliyor\" demiş. En sonunda Fikret abiyi sollamış Bahar abla. Bunu yanımıza geldiklerinde anladılar. İngiliz kuşçuları gibi olmuşuz resmen:) Demek ki yolda bir yerlere hızla giden araçlar, kuşçulara ait olabilir... Nihayetinde onlarda bu muhteşem güzellikteki türü gördüler ve hemen döndüler.
ve bir macera daha sonra erdi...
Bu dediğim İğneada\'dan ayrılanlar için tabiki, ben tek başıma hala buradayım:)
Kıssadan hisse-şiirli miirli:
Çektiğin fotoğrafı silme, tanı!
Düşün içinde duran tanımsızları
Bir kere buldun mu nadiri
Bak gör o zaman kertik damarını :)
Emin Yoğutçuoğlu
Fotoğraflar Ömer Necipoğlu, Fikret Can
Haber: https://yesilgazete.org/234-hak-orgutunden-ortak-aciklama-yaban-hayvanlarini-oldurme-izni-geri-alinsin/?fbclid=IwAR0n5zLrXIXXdUWUASK8p0oojfCaIOHvW_fmTze-kmn9j9ydthTSYCoHFEU