Bir hafta kadar önce Çubuk ilçesinde bir okulun bahçesinde bulunan ve doğaya salınmak üzere tarafımizca bir öğretmen arkadaştan alınan bir adet karaboyunlu batağanın (Şaziye hanım) doğaya bırakılması amacıyla aşağıda listesi verilen canavar ekip, 27 Ocak 2008 tarihinde, en yakın sulak alan olan ve donmayan Sarıyar barajına gitmek üzere Renault marka 1.5 çeker arazi aracıyla sabahın köründe yola çıktı:
Süleyman Ekşioğlu: Veteriner hekim
Barbaros Demirci: Kuş uzmanı
Gencer Gençoğlu: Görevi pek anlaşılamadı
Riyat Gül: Şoför, getir-götür işlerinden sorumlu
Şaziye hanım 2 gün boyunca hamsi diyetine ve banyo küvetinde temizlik ve bakım kürlerine "maruz"bırakılarak; ayrıca Barbarın zorla boğazına enjekte ettiği şekerli su diyetine de katlanarak cebren ve hileyle 2 gün sağ ve salim tutulabildi. Salonda paytak paytak dolaşırken kanadını kanepeye geçirip kanatınca kanamasını durdurmak üzere dakikalarca uğraşıldı. Baraj gölüne güney-doğu yönünden ulaşıldı ve donmuş halde olan doğu kısmından sonraki ilk donmamış koyda Şaziye hanım Vet. Hk. S.Ekşioğlu denetiminde doğaya salındı ve kıyıdan uzaklaşıp kurda-kuşa ve avcılara yem olmasın diye de taşla kovalandı:)) (Resim). Batıya doğru gözleme devam edildi. Her cinsten binlerce kış ördeği, tarlalarda fink atan 10 kadar KIRMIZI GAGALI DAĞ KARGASI, ilk koyda görülen 50 kadar KÜÇÜK KUĞU, bir o kadar SAKARCA, bir adet AK KUYRUKLU KARTAL, atmaca ve gökçe deliceyle karşılaşıldı. Barbarın ısrarlı arayışları sonuç verdi ve ilk erkek SÜTLABİ eşiyle birlikte teleskoba yakalandı. Binlerce martının arasında bir adet iyice kararmış kafasıyla BÜYÜK KARABAŞ MARTI da görüldü. Her ağaçlık alanda yüzlerce ispinozgil, ardıçgil ve serçegil (Ağaç serçesi sürüsü arasındaki 2-3 adet söğüt serçesi dahil) gözlendi. En batıdaki Koyunağılı köyünün girişinde görülen ötücüler arasında ak yanaklı baştankara da vardı. Köyün girişindeki Feribot iskelesine giden tepeye çıkılarak çay ve ihtiyaç molası verildi. Ben Beypazarından aldığımız simitleri yok etmekle meşgulken 3 adet daha AKKUYRUKLU KARTAL önümüzden geçti, karşı tepelerde 2 adet GÖKDOĞAN konmuş haldeyken uçup kayalardaki bir kovuğa girdiler. Barbar karşı kıyıları ısrarla gözlerken 60 kadar SÜTLABİnin dolaştığını keşfetti. Az sonra Barbarın "şu batağana bi baksanıza" sesiyle hepimiz teleskoba yöneldik. Ve bir feryat koptu: KULAKLI BATAĞAN !!! Dördümüze de kertikti. Ağzımız kulaklarımızda, Süleymanın getirdiği ancak su almayı unuttuğu için Koyunağılına kadar kullanamadığımız arazi ocağında ısıttığı suyla yaptığımız kahvelerimizi içtikten sonra koydan ayrıldık. Maceranın bitmeyeceği içimize doğmuş ki geziyi farklı rotalar izleyerek renklendirmeye karar verip değişik yollara girmeye başladık. Yolculuğun sonlarına doğru ilk bakışta Şahin diye tanımladığımız konmuş haldeki bir yırtıcıyı daha iyi gözlemlemek için durakladık. Barbarın dürbünle 5sn kadar gözleminden sonra "teleskobu kurun" talimatıyla heyecanlandık. Teleskobu kurana kadar "Şahin"imiz havalanarak bize 15 dakika kadar süren bir şov yaptı hem de ikinci bir türdaşıyla birlikte. Barbar biraderden bu arkadaşın kesinlikle ismilazimdeğil türü nadir kuş olduğunu duymamız herkesin bayram yapmasına ve telefona sarılarak sağa-sola haber vermelerine neden oldu (Resim). Bu arada "ne yapıyonuz burada" ile başlayan jandarmayla diyalog da kısa sürede sonlandırıldı. Neyse ki bu arada "şahin"imiz gözden kaybolmuştu.
Son zamanların en doyurucu gözlemlerinden biri ilan edilen bu gezinin sonunda Barbar hala "EN BÜYÜK ANKARA" diye söyleniyordu (Bunu ben uydurdum).