KENELER (IXODOIDEA) (ing. Ticks) in Türkiye de yaşayanları 2 familyada (aile) toplanıyor. Bunlar
Argasidae (Yumuşak Keneler) ve Ixodidae (Sert keneler).
Sanıldığı gibi bunlar sadece insan kokusu veya evcil hayvanlarla beraber yaşamaz. Keneler ilk başta böcekler gibi 6 bacaklıdır. birkaç deri değişimi sonrasında ergin hale geçer ve 8 bacaklı olurlar. Deri değişimleri döneminde konaktan ayrılıp yere ve toprak üzerine geçerler. Bu dönemde çayırda, kırda dolaşırken bir bitki vs. üzerinden insana geçebilirler.
Argasidae familyasından olanlar, Argas ve Ornithodorus cinslerindendir. Argaslar tavuklarda ve yarasalarda parazittir. Ornithodorus ise koyunlarda daha çok görülür. Her ikisi de basık vücutlu ve terliksi görünümdedir. Ixodidae familyası üyelerine sırt tarafta daha sağlam kitinden zırh yapısı olduğundan sert keneler denir. Bunların erkekleri mercimek gibi küçük veya daha da küçükken dişileri yumurtalarıyla
birlikte giderek büyür ve nohut büyüklüğüne gelir. Bunların tür sayısı (çeşitliliği) çok daha fazladır. Çok sayıda cinsinden bazıları Hyalomma -ki bahsi geçen hastalığın potansiyel vektörlerinin başında yer alır-, Haemaphysalis, Ixodes, Dermocentor sayılabilir. Haemaphysalis erinacei, kirpilerde, Hyalomma aegyptium kaplumbağalarda yaşar. Son iki tür, nerdeyse başka konaklarda gözükmez. Birkaç tür sadece yarasalarda parazittir. Kertenkeleler, güvercinler, yabani fareler, koyun ve keçiler, yarasalar gibi pek çok canlıda parazit olarak yaşayabilirler. Deri değişimleri döneminde özellikle kırsal kesimde kerpiç evlerin, damların vs. binaların sıva çatlakları arasında da görülebilir.
Kenelerin yaklaşık 1000 türünden şimdiye kadar 30 civarında türünde Kırım-Kongo Humması Virüsü
bulunmuştur. Potansiyel olmaları hariç tutulursa ülkemizdeki türlerin pekçoğunda risk oldukça
düşüktür.
TV programlarında çok zaman kene haberlerinde fonda Dermocentor kenesi görüyorum. Oysa hastalığı taşıyan türler arasında en risklisi Hyalomma marginatum diyebilirim. Kısacası bu kadar popüler bir konu olmasına rağmen; hala tam bir bilgi birikimi gerek halkta gerekse basında olmaması üzücüdür. Kasdedilen halkın latince adlarını veya türlerini tanımayışı değil. Onlara bilgi verecek insanların da eskiden farklı olarak; konuya uzak kalmaları. Tıp Doktoru olan arkadaşlar sanırım beni doğrulayacaktır. Önceleri Tıp Fakülteleri bünyesinde Parazitoloji Anabilim Dalları mevcuttu. Nedense son yıllarda bunların hepsi veya hemen hepsi kapatıldı, bu da hastanelere gidildiğinde konuyla ilgili yeterli eğitim alınsaydı, yaklaşımın daha farklı olacağını düşünüyorum. Benzeri durum akrep sokmaları için de geçerlidir.
Ahmet Karataş (rousettus)
rousettus@hotmail.com