Merhaba,
Agustos ortasında; egede tatilimi geçirirken Serkan Bey’ den (mutan) aldığım tarif üzerine, Bafa Gölü kenarında ve Menderes nehrinin dalının kenarındaki Serçin Köyü’ nü su kuşları açısından ziyaret ettim.
Başta yol tarifi mevcut, sonunda da gözlemlediğim türler mevcut. Arada ise kısa anekdotlar ve yolun hikayesi var, arzu ederseniz orta bölümü es geçebilirsiniz …
Nasıl gidilir diyeceksiniz, iki şekilde tarif edeyim: Söke’ den Bodrum istikametine giderken 25 km. kadar sonra, soldaki benzincinin (shell) yanından sapıyorsunuz ve devam edince Sarıkemer ilçesine giriliyor. AMAN DİKKAT ! OTOYOLUN BURASINDA EN SOL ŞERİTTE ORTA REFÜJE DOĞRU GİRİNTİ YAPILMAMIŞ, SOLA SAPARKEN HEM ARKANIZDAKİ ARABALARLA ARANIZDA MESAFE OLSUN, HEM DE KARŞI TARAFTAN BODRUM TARAFINDAN HIZLI GELEN ARABALARA ÇOK DİKKAT EDİLMELİ …Sarıkemer ilçesinin içinden devam edince hafif sağa doğru Menderes nehri üzerindeki köprüden geçip, tam sağa dönülünce iki taraflı pamuk tarlaları arasından devam edilerek Serçin Köyü’ ne ulaşılıyor.
Köyün küçük meydanında solda, ortada ve orta solda üç adet kahvehane mevcut, yolun kenarına sandalyeler atılmış ve çoğunlukla oralarda oturuluyordu . Soldaki yüksek girişli kahvehane yanından geçerken içeriden yüksek sesle “ welcome, welcome “ :) sesi duyuldu, biraz arabayı yavaşlatarak selam verdim ve “ daha sonra “ diyerek seslendim, yol kenarında sandalyede oturanlara da elimle ve sesimle selam verdim, bir beyfendiye göl kıyısının tarifini sordum ve “ beton parke kaplı yolu takip etmem gerektiğini “ öğrenerek yolda ilerledim ve bu küçük kare parkelerle döşeli yol beni göl kıyısına ulaştırdı.
Balıkçı kayıklarının olduğu ve kıvrılarak epey uzakta göle karışan bir kanal karşıma çıktı. Onun sağında önü beton köprü ve set ile kesilen Menderes nehrinin dalı mevcut ve bu haliyle güdük kalmış, küçük bir gölete dönmüş. Bu köprüden geçilerek üzeri küçük boylu otsu bitkilerle kaplı kumlu yoldan epey ileriye doğru döne döne göle gidildiğini balıkçılardan öğrendim, fakat alçak şasili arabalarla yerdeki kum yığınları zarar vermese de sağlam gövdeli ve kuvvetli dalları olan otlar arabanın rahat ilerlemesini engelliyor, arazi araçları daha kolay yol alacaktır .
Bu alanda kızılsırtlı örümcek kuşları, taşkuşları, tepeli toygarlar, halkalı cılıbıtlar, mahmuzlu kızkuşları beslenmekteler; birkaç küçük akbalıkçıl da zaman zaman kısa sürelerle bu alanda oyalanmakta idi. Otların arasında mahmuzlu kızkuşları sanki körebe oynar gibi sadece kafalarını çıkarıp çıkarıp bana bakmakta, bazen da biraz yüksek bir yere çıkıp dikilip eğilerek takip etmekteydiler, hemen uçmasalar da belli bir mesafeyi de hep korudular.
Iki balıkçı Bey ile konuştum; IKGT’ den, Trakuş’ tan ve Kuşbank’ tan bahsettim, buraya su kuşlarını gözlemlemeye ve kayıt tutmaya geldiğimi anlattım, akşam köy meydanına gidince benden ve geliş sebebimi arkadaşlarına anlatacağını düşündüm. O esnada sağdaki kumlu yoldan göl kıyısından gelen, fakat iki kişiyi rahatça taşıyan hem hareketli hem sessiz ! bir motosikletteki beylerle selamlaşıp, motorlarının sessizliğine şaşırdığımı belirterek ve motorlarına hayran kaldığımı söyleyerek sahibini o anda mutlu ettim :) Şarj edilebilen aküsü varmış, yani elektrikle çalışan motormuş. Aslında “ ne güzel “ diye düşündüm, gözlem yapmaya böyle bir motorla gitmeli, sessiz sessiz ve kuşları ürkütmeden …
O gün orada fazla kalmadım ve aynı yoldan geriye döndüm. Küçük köy meydanından geçerken sağ kenardaki yüksekteki kahvehaneden tekrar “welcome” diye seslenildi arabaya doğru, iki gün sonra geleceğimi belirterek devam ettim. Tekrar nehir üzerindeki köprüye geldim, bu sefer sola dönerek Sarıkemer ilçesinin içinde geçip anayola yaklaştım, tekrar dikkatinizi çekmek isterim: DİREKT OLARAK ANAYOLA ÇIKILIYOR, BODRUM YÖNÜNDEN GELİP SÖKE TARAFINA GİDEN VASITALAR 120 _ 140 km. İLE SEYREDİYORLAR, HEMEN SAĞA DÖNÜP SÖKE’ YE GİDECEKSENİZ UYGUN ZAMANI BEKLEYİP DÖNERSİNİZ, FAKAT BODRUM VEYA DİDİM TARAFINA GİDECEKSENİZ, BENCE KARŞI YOLA ÇOK DİKKATLİ GEÇİN, YA DA GEÇMEYİN VE BİR SÜRE SAĞDAN SÖKE TARAFINA DEVAM EDİP İLERDEKİ GÖBEKTEN SOLA GERİYE DÖNÜNÜZ ! …
Iki gün sonra öğleden sonra fırsat buldum ve Didim tarafından tekrar aynı bölgeyi ziyaret etmek için yola çıktım . ( O taraflardan geçmemişler için hatırlatıyorum ): Didim den Söke ye giderken 10 km. kadar sonra Akköy’ e geliniyor, burada yol Arnavut kaldırım taşıyla döşenmiş ve eğer bu kavşakta arabanızla karşılaşırsanız şehirlerarası otobüslerin zor manevra yapabildiği ve sizi sıkıştırmaları an meselesi olan daracık bir kavşak ve köy içi yoldan sağa dönülüyor ( Daha önce Miletos Harabeleri notlarımda bahsettiğim gibi, sağa sapmadan karşıya geçip devam ederseniz; Miletos ve Priene Harabelerine gidiliyor ) . Akköy’ den 10 km kadar sonra anayoldaki kavşağa gelince; sağa dönerseniz Bodrum istikametine, karşıya sola dönerseniz Söke tarafına, direk karşıya geçilip 7 _ 8 km. kadar bozuk ve dar bir yoldan devam ederseniz de yine Serçin köyüne ulaşılıyor . Bu kavşakta kahverenkli tabela ile \" Bafa Gölü Tabiat Parkı -> 4 km. \" yazısını göreceksiniz . Karşıya sola dönerek Söke tarafına 5 _6 km. devam ederseniz başta anlattığım benzincinin yanından sağa dönerek yine Sarıkemer ilçesine girip köye ulaşabilisiniz.
Ben o gün kavşaktan tam karşıya geçip hem bu yolu, hem de tabiat parkını öğrenmek yolunu seçtim, 4 km. kadar ilerledikten sonra sol tarafta kültür balığı ıslah tesisleriyle karşılaşıyorsunuz, bayağı büyük bir havuzu var, kenarında kayık gördüm, tabelasını tam okuyamadım fakat resmi bir kurum olmalı. Burayı geçince sağ tarafa doğru inen bir yol var ve göle doğru gidiyor önce otlarla kaplı bir alan, sonra göl kıyısına doğru zaman zaman gölcükler içeren bataklık bir alan şeklinde, göl kıyısına yakın bir yerde de gözetleme kulübesi gibi bir yapı fark ettim. Tabiat Parkı bu alan olmalı diye düşündüm. Aşağı inen yolun başı demir parmaklıkla kapatılmış, kimler girer, nasıl girerler soracak kimse yoktu, belki o bölgedeki arkadaşlarımızın bu konuda bilgileri mevcuttur .
Buradan ileriye devam edince bu güzergahı seçtiğime sonra pişman oldum. Yol ki, diğer zamanlarda geçtiğim başka köylerin stabilize yolları kurban olsunlar bu yola. Serçin Köyü’ ne kadar üzeri 5 cm. kadar yüksek sivri taşların ortaya çıktığı ve iki tarafı derin şarampol olan bir ortamda arabalanın tüm vidaları gevşeye gevşeye ve benim tüm eklemlerim sarsıla sarsıla gittim. Karşıdan aman araba gelmesin diye dua ettim, çünkü aynı zamanda yol çok dar ve derin şarampolun kenarlarında da yüksek ve sık bir şekilde Okaliptüs ağaçları yükselmekte, bazı aralarda pamuk tarlalarına inen kötü açılmış ve ancak traktörlerin kullanabileceği sapaklar mevcut.Karşıdan traktör gelse, bu sapaklara girseniz, geri geri de çıkmak zor, patinaj yapacaktır. Yol sanki zamanında göl ile tarlalar arasına set amacıyla yapılmış diye düşündüm. Yol boyunca her taraf çok sessizdi, arı kuşlarının ötüşleri hariç. Bir kızılsırtlı örümcekkuşu ve birkaç saksağandan başka tür rastlamadım. Her iki tarafta köye kadar uzanan ve üzerlerinde pikeler yaparak uçan arı kuşlarının olduğu geniş pamuk tarlaları vardı, ve bu mevsimde pamuk dallarının ucunda pembe renkli çiçekler mevcuttu, bu çiçeklerin ve arı kuşlarının bağlantısı var mıdır ben bilmiyorum aslında. Daha önceden kökleriyle çok su emen bir cins diye duyduğum, bahçeler ve yol arasındaki okaliptus ağaçlarının epey miktarının diplerinde 2 metreye kadar çıkan yanıklar gördüm, belki de kenardaki kurumuş otları yakarken meydana geldi.
Bu kötü yol nihayet bitti ve bir beton köprüden geçerek köye ulaştım. Bu sefer içine girmeyip, hemen sağdaki dar yoldan ve önü ilerde set ile kesilen nehir kenarını takip ederek balıkçı kayıklarının bağlandığı ve yanında küçük bir göletin olduğu alana vardım . Bu nehir bölümünde çığlıklar atarak uzaklaşan mahmuzlu kızkuşları önüme çıktılar, birkaç küçük akbalıkçıl çekingen bir şekilde diğer tarafa uzaklaştılar. Küçük batağanlar ve kafasındaki koyuluğu azalmış bir karabaş martı beni pek umursamadı, kısa mesafelerle ve seri uçuşlar yapan ve gözü hep aşağıda balık gözleyen küçük sumru da öyle yaptı . Balıkçı teknesi kiralayıp göl kıyısında gezinti yapmak için vakit biraz geç olmuştu, bir dahaki sefere diyerek tekrar çalılık ve otlar arasında dolaştım, sonra da arabayı gölcüğün kenarına çekip o tarafına kamuflaj yaparak, sessizce ve rahatsız etmemeye çalışarak gözleme devam ettim.
Mahmuzlu kızkuşları; hem küçük akbalıkçıl, hem gece balıkçılının yanında ve su kıyısındaki bataklık çamurlarda avlanıyor, fakat onlara fazla yaklaşmaya korkuyordu. Küçük akbalıkçıl hem kıyıda hem de suyun içine girerek avlanmaya devam etti. O gölcüğün özelliği midir bilmiyorum, gece balıkçılı suyun içine girmeyip sadece kenarlarda dolaşarak ve genelde solucandan uzun ve yılandan kısa uzun canlılarla beslendi, belki de solucan türlerinden bir şeylerdi bunlar . Küçük sumrular, bu gölcük üzerinde de ve edrafına pek dikkat etmeden, kısa ve keskin uçuşlarla ve gözü hep aşağıda ve zaman zaman suya dalarak avlanmaktalardı, fakat onları sumrular kadar başarılı bulmadım avlanma konusunda. Oranın müdavimi bir yalıçapkını var, kayıkların suya sarkan iplerinde dolanıp durmakta. Gri balıkçıl fazla gelmedi, cılıbıtlar ve renkli bacaklı su kuşları su kıyısındaki çamurlarda epeyce miktarda
beslenmekteydi.
O gün gözlemlediklerim :
Gece balikcili, (3)
Gri Balikcil (2)
Kucuk Akbalikcil (4 )
Yalicapkini (1)
Kucuk halkali Cilibit ( 4)
Yesil Bacak (10)
Kucuk Sumru (6)
Sumru (4)
Gumus Marti (6)
Karabas Marti (2)
Mahmuzlu Kizkusu (5)
Kizilsirtli Orumcekkusu (2)
Kizilbacak (5)
Tepeli Toygar (10)
Karabatak (150, ucanlar)
Akkuyruksallayan (10)
Arikusu (50 +) ( Pembe cicekli pamuk tarlalari ustunde )
Karatavuk (2)
Saksagan (10)
Akşam oluyordu, güneş batmıştı, dönüşü köy içinden ve düzgün yoldan yapmaya karar verdim. Köyün içindeki kahvehanelerin arasından geçerken tekrar “welcome” diye seslenmeyi duyunca arabayı kenara çektim ve inerek kahvehane sahibine merhaba dedim. Güldü ve çay ikram etti, bugün geç olduğunu, daha geniş zamanda gelerek tanışmak ve bir şeyler içebileceğimi belirttim. Ona ve etraftaki dinleyenlere de IKGT, Trakuş ve Kuşbank’ tan ve niye buraya geldiğimi kısaca bahsettim. Otuzlu yaşlardaki kahvehane sahibi; “ sene başında Özge geldi, flamingoları saydı burada “ deyince, hem samimiyetini hem de bu konularda biraz bilgili olduğunu düşündüm. Özge arkadaşımız Izmir cıvarından sanırım.
Epey tür gördüğümü düşünerek, bozuk yol hariç güzel bir gezi yapmanın keyfiyle yola devam edip Didim’ e geri döndüm. Mavişehir’ deki eski tatları aratmayacak sevimlilikteki çay bahçelerinde, o akşam bizimkilerle üzerinize afiyet ! çiğ börek yiyerek deniz kıyısında uzunca dinlendim .
Sevgi ve selamlarımı sunarım .
Arslan Kezer (KANDIZLIK)
Fotoğraflar: Arslan Kezer
Haber: https://yesilgazete.org/234-hak-orgutunden-ortak-aciklama-yaban-hayvanlarini-oldurme-izni-geri-alinsin/?fbclid=IwAR0n5zLrXIXXdUWUASK8p0oojfCaIOHvW_fmTze-kmn9j9ydthTSYCoHFEU