X Simge
TR EN
X Simge
TR EN
Belgeli Tür 506
Fotoğraflar 92815
Gözlemler 9870
Videolar 1352

HABERLER


Bolu Hatırası

Haberlere Geri Dön Okunma Hiti. : 1751
1 Yorum Beğen | 1
bolu-hatirasi
İnsan kuşçu olur da anısı olmaz mı..! Kamuflaj bir kuşçunun olmazsa olmazı malum.. ne ki; bu ürünlerin pek çoğu bir yere yatıp beklemek için tasarlanmış. Oysa benim şöyle tabiatta gezerken de kullanabileceğim ama ciddi olarak kamufle de olabileceğim bir şeylere ihtiyacım var. Bazı ortamlar ve türler bunu gerektiriyor çünkü. İnternette arama yaparken aslen avcılar için tasarlanmış bir pançoya rastlıyor ve hemen alıyorum bir tane. Kamuflaj desenli polyester kumaştan yapılmış, üzerine yapay yapraklar yerleştirilmiş ve hemen hiçbir yerinizi görünmez kılan bir panço bu. Eğer hareketsiz durursanız ortamda fark edilmeniz çok güç. Hareket ettiğiniz zaman ne olacağını ve başınıza neler geleceğini ise tahmin etmeye sanırım kimsenin hayal gücü kifayet etmez. Yaz aylarında tatilimi senelerden beri eşimin ve annemin memleketi olan Bolu\'nun Gerede ilçesinde geçiririm. Bazen birkaç kez gider ve toplamda bir ay kadar uzatırım bu güzel günleri. Geçen sene yine bu güzide coğrafyadayım ve keşfetmeye meraklı yanım yine yeni türlere teşne. Her sene, önce bir süreliğine bölgenin yeni bir yanını fethedip, daha sonra bulduğum türleri takip ve görüntülemeye çalışıyorum. Bu sene özel keşfim çaprazgagalar oluyor. Sabahın ilk ışıklarında, iğne yapraklı ağaçların bulunduğu, aynı zamanda mesire yeri olarak da kullanılan bir mevkide karşılaşıyorum onlarla. Bazen görünüp kayboluyor, bazen neredeyse saat dokuza kadar civarda besleniyorlar. Alışkanlıklarını öğrenmek gayesiyle birkaç sabah izledikten sonra sıra çekimlere geliyor. Çekim yapmak için sabahın ilk ışıklarında hedef bölgeye ulaşıyorum. Henüz insan varlığına dair bir alamet olmadığı için, her türlü garabete müsait bu ahvali değerlendirmek lazım. Kuşlar, ağaçtan ağaca dolaştıkları ve belli dallarda durmadıkları için yeni aldığım kamuflajın bu iş için biçilmiş kaftan olduğuna kanaat ederek, başıma ne işler açacağını düşünmeden bu tuhaf libası bin bir güçlükle kuşanmaya çabalıyorum. Kamuflaj dediğin biraz bol olur lakin bu ninemin ahretlik entarisine dahi rahmet okutacak kadar büyük ve bol. Altından kafamı soktuğum mağaranın çıkış kısmını tutturabilmek için biraz bilmece çözmek gerekiyor. Doğru mihrakı tutturmaya muvaffak olamadığım birinci denemenin ardından, şayet ben kendim bunun içerisinde kaybolmuşsam, kuşlar ve dahi bilumum mahlukat da beni görüp bulamazlar düşüncesinin getirdiği azim ve gayretle kamuflaj pançomun içine tüm hünerlerimi kullanarak giriveriyorum. Sessiz adımlarla daha önceden gözüme kestirdiğim koloninin bulunduğu noktaya ilerlerken, rahvan adımlarla yükselen güneşin, artık ulu bir vaziyet almış köknar ağaçlarının üst dallarında dolaşan çaprazgagaların kiremit kırmızı tüyleri üzerinde parladığını görebiliyorum...Henüz ağaçların yüksek dallarında olmalarına rağmen, daha önce yaptığım gözlemler sonucunda onların fotoğraf için uygun olan aşağı dallara inmelerini ümit etmekten başka çarem yok. Bir süre beklememe rağmen bu gerçekleşmiyor. Karnım acıkınca, nasıl olsa bu garip ama tabiatla mutabakat yapmış libasın içinde ürkütmeden tekrar yaklaşabilirim düşüncesiyle aracıma doğru seyirtip, daha önce hazırladığım simit ve birkaç kahvaltılığı yanıma alarak yakında bulunan bir piknik masasına konuşlanıyorum. Mütevazi kahvaltımın henüz önsözünü yazarken bir yandan gözetlediğim koloninin birkaç ferdi aşağı dallara iniveriyor. Ehli keyif olmama rağmen kuşçuluk hevesim daha ağır bastığı için yarım kalan kahvaltımı, daha sonra nafileleriyle birlikte kaza etmeye karar vererek terkedip hedefteki çaprazgagalara doğru yöneliyorum. Yeterli mesafeye ulaştığımda objektifimi kaldırıyor ve gah deklanşöre basıyor, gah çekim için uygun ışığa düşmelerini ya da uygun pozu vermelerini bekliyorum. Boğaz derdinde olmalarının gafletine, üzerimdeki kamuflaj pançonun mahareti eklenince bazı bireyler birkaç metre kadar yakınıma sokuluyor. İçimdeki yaramaz çocuğun yakala da bir tanesini şöyle bir güzel sev telkinlerini dizginlemeye çalışırken takriben elli metre ötemde bulunan asfalt yoldan bir polis otosu geçiyor. Hava almak, gezinmek vb. nedenlerle bölgeye düşmeye başlayan insanların çoğu varlığımı fark etmeden geçip gidiyor. Yolu tarafıma düştüğü için varlığımı fark edenlerse, önce merakla hafifce sokulup sonra tedirginlikle hızla yanımdan uzaklaşyorlar. Başımı çevirmeden bedenimin tek açıkta kalan yanı olan gözlerimle ara sıra etrafı kolaçan etsem de, asıl meşguliyet ve dikkatim çaprazgagalara yoğunlaşmış durumda. Bir tanesi ideal bulduğum bir yakınlığa tekrar gelince yine ideal pozu vermesini bekleyerek tüm dikkatimi ona yoğunlaştırıyorum. Bu defa ters istikametten gelen bir otomobilin yakın bir yerde durduğunu fark etmeme rağmen kuşa yoğunlaştığım için kontrol dahi etmiyorum. Elim deklanşörde, gözüm kiremit kırmızısıyla parıldayan erkek bireyde olmasına karşın araçtan inen şahısların birbirleriyle konuştuklarını duyabiliyor ancak ne dediklerini anlayamıyorum. Konuşmalar şiddetlenince kontrol etme ihtiyacı duyarak gözlerimi çevirdiğimde, az önce yanımdan geçip giden polis otosunun geri geldiğini ve araçtan inerek meraklı bakışlar ve bir hayli de telaşlı tavırlarla beni izlediklerini görüyorum. Rahat bir çekim yapabilmek için yanlarına gidip durumu izah etmem gerekiyor ancak bunca emek sarf ederek bulup yaklaştığım ve az sonra uzaklaşacak olan birey de karşımda duruyor. Durumun vehametinin farkında olmayarak birkaç dakika kadar süren çekimlerime devam ediyorum. Artık yeterli olduğu düşüncesiyle devamlı gözüme yakın tuttuğum objektifimi indirip polis memurlarına yüzümü döndüğümde eli belindeki silahında olan memurun tedirginlik ve biraz da korku dolu halini temaşa edince bir çırpıda pançomun başlığını açıyor ve memurlara doğru ilerliyorum. Memurlar derin bir ohhhh la birlikte, bellerinde taşıdıkları silaha gitmiş olan ellerini çekiyorlar. Biri rahatlarken, diğeri tutulduğu gülme kriziyle eğilip bükülüyor. Hallerimize karşılıklı olarak gülüşürken tanışıp, ayak üstü sohbet ediyoruz. Biri Adanalı ancak diğerini hatırlayamıyorum. Anadolu\'mun güzel insanları işte. İnsana dair hiç bir unsur bulamadıkları ancak ara sıra kıpırdayan, ayakları görünmemesine rağmen ayakta duran bu kitlenin henüz çözemedikleri bir orman canavarı olduğunu düşünmüşler meğer. Gözüme yakın tuttuğum, üzeri yine kamuflajla kaplı uzun makine objektifim de hortum biçimindeki burnum olduğunu sanmış olsalar gerek. Korku ve endişesi zirveye ulaşan biri beni vurmaya karar verince, aramızdaki mesafenin emniyet için yeterli olduğuna kanaat ederek zapdetmiş diğeri. Karşı karşıya geldiğimizde yakalandıkları gülme krizi yaşadıkları dehşet anlarının oluşturduğu krizden. Keyfimizi bozmayıp bol gülüşmeli muhabbetin ardından, hatıra olsun diye fotoğrafımı çekmek istiyorlar. Belli ki orman canavarını arkadaşlarına da gösterecekler . Aynı kamuflaj pançomu başımı örtmeden kullandığımda, makinama dipcik de takınca ileri teknoloji silah kullanan özel tim görevlisi de zannedilebiliyorum bazen. Milleti alıştıranlar utansın, ihtilal olup olmadığının sorulduğu dahi vaki. Yazı ve fotoğraflar: Selim Şevkioğlu (slmsevki)
Yeni Türler, Belgeli Tür Adedi : 506  
Copyright TRAKUS © 2008 - 2025 Türkiye'nin Anonim Kuşları: Sponsor ESİT