TR EN
TR EN
Belgeli Tür 505
Fotoğraflar 92806
Gözlemler 9860
Videolar 1348

HABERLER


Ürdün Seferi

Haberlere Geri Dön Okunma Hiti. : 1749
1 Yorum Beğen | 1
urdun-seferi
Kuş Araştırmaları Derneği (KAD) adına Yumurtalık lagünleri yönetim projesinin sürdürülebilir kalkınma başlığı altında, çok iyi yönetildiği bilinen Ürdündeki Dana Nature Reserve alanını gezmek ve bilgi paylaşımı amacıyla 13-17 Ekim 2009 tarihleri arasında Ürdündeydik. Özel araçta Proje yöneticisi İlker Özbahar (KAD), Adana İl Çevre Md. Yrd. Sayın Abdullah bey, Ziyaretçi Merkezi Yöneticisi A.Murat Devecili ve şoför-tercüman olarak şahsım mevcuttu. 1 günde 900 km yol yaparak, 2 ülke sınırı ve 4 gümrük geçerek 13 Ekimde Ammana vardık. Ertesi gün Dana Reservindeki tüm çalışmaları yürüten Chris Johnson adlı şahıstan ayrıntılı bilgi aldıktan sonra Ürdün\'ün güneyinde yer alan Dana köyüne yollandık. Ülkenin batısındaki yolu kullanarak Lut gölü (Ölü deniz) kıyısını izlemeye karar verdik. Öğleden sonra Lut gölü sağımızda görünmeye başladı. Sol tarafımızdaki yamaçlar seyrek bitkili ve çorak volkanik kayaçlardan oluşuyordu. Hayran hayran deniz seviyesinin 400m altında bulunan ve tuz oranı denizden 3-5 kat fazla olan gölü seyrederken ilk sürprizle karşılaştık. Yolun hemen kıyısındaki bir tepede bir çift kısa kuyruklu kuzgun vardı. Yaklaşık 10 dakika kendilerini izlettikten sonra uzaklaştılar. Bir süre sonra solumuzdaki çorak alanda bir kuyrukkakan gözüktü. Ani bir frenle durduk: Ak tepeli kuyrukkakan bir taşın üstünde bizi gözetliyordu. Heyecanla fotoğrafını almak üzere koşarken arazinin öte yanında başka bir kuyrukkakan belirdi. Sırtı ensesine kadar kara ve kuyruk altı kızıldı. Daha sonra bölgede yaygın olarak gözlediğimiz kara sırtlı kuyrukkakan idi (Oenanthe lugens). Çorak alan birdenbire kalabalıklaşmaya ve her kafadan bir ses yükselmeye başlamıştı ki bir çukura giren ve daha sonra bir türlü bulamadığım bir tür keklik seğirtti. Zamanımız çok kısıtlıydı ve hava kararmadan Dana’ya ulaşmamız gerekiyordu. 2 adet kuyrukkakan kertiğini yeterli görerek yola devam ettik. Gece saatlerinde, uzun süre yolu bulamayıp kaybolduktan sonra, bir zamanlar Osmanlıların kurduğu belirtilen Dana köyünün hemen ötesine kurulan “Guest House”a gelebildik. Sabahın erken saatlerinde otelin balkonundan vadiyi seyrettik. 15m altımızda sürülerle kınalı kekliğin sabah yürüyüşünü izledikten ve “kakara kakara” larını dinledikten az sonra vadinin uzağında uçan bir doğan dürbüne takıldı. Bizde sanırım tek bir kaydı olan gri doğandı (Falco concolor). Gün iyice aydınlanınca Dana vadisinde dolaşmaya çıktık. Yaklaşık 500-600m rakımdaki tepeden vadiye doğru yürüyüş başladı ancak 1 saatlik yürüyüşe rağmen küçük akgerdanlı ötleğen, bol arapbülbülü ve kınalı keklik sürüleri dışında ilgimizi çeken tek kuş bizim kara kızılkuyruğun Orta-Doğu alt türü olan “semirufus”tu. Bu arkadaşın bizimkinden farkı kuyruk altındaki kızılın karnın ortasına kadar uzanıyor olmasıydı. Son sürpriz, otelin penceresine konmuş 1 çift küçük kaya kırlangıcı (Ptyonoprogne fuligula) idi. Bizimkinden en belirgin farkı uçarken el bileklerindeki koyu bölgenin daha az kontrastlı ve küçük olmasıydı. Yine aynı koruma alanına ait ancak vadinin öbür yanında bulunan ve çoğunlukla yarı-çöl olan ve alanın tek ağaçlı bölgesi olan Rummana’ya gitmeye karar verdik. Hedef türlerimiz tabii ki bölgeye endemik olan “Sina çütresi” ve “Suriye isketesi” idi. Yolda bir adet kızıl akbaba dışında sürpriz yoktu ve her yer tepeli toygarla doluydu:) Rummana, vadinin tepesine kurulmuş ve kıl bedevi çadırlarında kalınan, nispeten çalılık-ağaçlık bir bölgeydi. Çok iyi korunmuş ve düzenlenmiş alana bir yerden sonra özel araçla girilemiyor; gezilecek bölgelere ancak kurumun aracıyla ve özel rehberlerle girilebiliyordu. Kampın yöneticisine kuş görmek istediğimizi söyleyince bize kamptan 100m kadar ötedeki bir yeri işaret etti. Burası, yapay olarak oluşturulmuş ve hortumla su taşınan 3x3m. lik bir su birikintisinin olduğu ve suyun 5m. kadar ötesinde kuşları gözleyebilmek için yapılan toprak bir kulübeden ibaret bir yarı-çöldü. Oraya doğru seğirtirken 10m ötemizdeki kayalarda zıplayan bir kuş görünce oraya doğru koştum ve dürbün bana bunun, bizim dik kuyruklu ötleğenin uzaktan akrabası olan “sürmeli küçük ötleğen-Scotocerca inqueta” olduğunu söylüyordu. Bir pire gibi kayanın üzerinde zıp zıp zıplayarak sonunda bir kelebeği yakaladı. Yerinde durmayan bu yaramazın uzaktan da olsa birkaç flu fotosunu çekebildim. Su birikintisinin başına gelince hemen kulübeye girdik. İçeride 4 adet tabure ve göz hizasında suya bakan küçük bir açıklık vardı. Yakın çevredeki tek su kaynağının başında olunca fazla beklemeye gerek kalmadı. 5 dakika kadar sonra “havuz” ve dibindeki ağaççık kuşlarla dolmaya başladı. İlk önce kalabalık bir arapbülbülü grubu, az sonra da bizi havalara zıplatan sina çütresi hanımıyla birlikte boy gösterdi. Bir kaç adet Florya, bir büyük baştankara derken suriye isketesi ve ardında arap sığırcığı arz-ı endam eylediler. Körün istediği bir göz misali araziden ayrılırken İlker\'in bağrışıyla birlikte yöneldiğim bir kayanın ardında 3 dişi ve 2 gençten oluşan Nubya dağ keçisi (Ibex nubiana) 15 m. kadar önümüzde bize bakıyorlardı. 20 dakika süreyle bizden ürkmeden karşılıklı bakıştık. Gün bitmek üzereydi, otele mutlu döndük. Ertesi gün en güneydeki ve İsrail’deki meşhur kuş gözlem bölgesi Eilat’a 10 km. kadar uzaktaki Akabe şehrine doğru yola çıktık. Ürdün\'ün en modern şehrinde dolaştık ancak yol boyunca ilgi çekici bir kuşa rastlamadık. Ertesi gün geri dönüşte Ammana yakın bir bölgede devam eden göçün kalıntıları olarak 25 kadar bireylik bir gruba rastladık. Dürbünüme ilk takılan birey bir bozkır kartalıydı. 15 kadar şahin, 3-5 küçük orman kartalı ve 1 atmaca diğer yolculardı. Ürdün\'den çıkmadan Irak sınırına yakın olan ve ülkedeki tek kayda değer (ancak çoğu kurumuş) bir sulakalan olan Azraq’a uğradık. Gece balıkçılı, sakarmeke gibi birkaç türü gözledikten sonra ayrılmak üzereyken duyduğum Arapbülbülüne benzeyen bir ses beni sazlıkların içine sürükledi veeee..... Arapbülbülüne benzer öten ve ak yanaklı bir kafayla karşılaştım. Daha sonra bana çok güzel pozlar veren bu arkadaş bir akyanaklı arapbülbülüydü (Pycnonotus leucotis). Ürdün bitmişti ve biz Türkiye\'ye dönecektik. Suriyeye kadar hiç durmadan araba kullanıp ertesi gün de Ankara\'ya kadar durmadan bitirdiğimiz yolculuk 4 gün sürmüş ve yaklaşık 4000 km. yol yapmıştık. Neyse ki ertesi gün Pazardı..... Diğer fotoğraflar için: http://www.facebook.com/album.php?aid=9443&id=100000088180853&l=f51def3098 Yazı ve fotoğraflar: Riyat GÜL Haber: https://yesilgazete.org/234-hak-orgutunden-ortak-aciklama-yaban-hayvanlarini-oldurme-izni-geri-alinsin/?fbclid=IwAR0n5zLrXIXXdUWUASK8p0oojfCaIOHvW_fmTze-kmn9j9ydthTSYCoHFEU
Yeni Türler, Belgeli Tür Adedi : 452  |  Kalan Tür Adedi:39
Copyright TRAKUS © 2008 - 2024 Türkiye'nin Anonim Kuşları: Sponsor ESİT