Hava bulutlu da olsa güneş kaçıp yeryüzüne ulaşacak bir aralık buluyordu alana girdiğimde. Daha ilk adımlarımda, dere boyu sıralanmış çınarların tepesindeki onlarca Karabaşlı isketenin cıvıltısı ile kafamı yukarıya kaldırdım. Çınarların dallarından sarkan içi tohum dolu yuvarlak kapsülleri didikleyip kendilerine ziyafet çekiyorlardı.
Benden rahatsız olan Alakargaların yaygaraları arasında derenin akış yönünde yürümeye başladım. Çok geçmeden alanın müdavimi olan Yeşil Ağaçkakanın kahkahasıda kulaklarımda çınlamaya başlamıştı. Küçük Ağaçkakan için bakınsam da ortalıklarda yoktu. Boşluğunu ise Tarla Ardıcı ve Kocabaşlar doldurmaya çalıştı.
Hafta içinin verdiği rahatlıkla, günün ileri bir saati olmasına rağmen tabiat parkının girişindeki gölde pervasızca dolaşan birkaç sutavuğu, onların hemen üzerinde suya doğru sarkmış dallarda birer akrobat gibi dolaşan Büyükbaştankaralar, gene bu bölgeyi uzun yıllardır mesken tutmuş kuzgun çiftinin uzaktan gelen sesleri günden kalan izlerdi...
Adımlarımın geçtiği patikaları süsleyen sarı sarı Düğün çiçekleri, Akyıldızlar, erkenci Arap sümbülleri ve aslında akdenizli olan Anemonlarsa kulaklarıma bir türlü gelmek bilmeyen kışa nispet yalancı baharın ılık havasını fısıldıyordu...
Gözlem süresi; 2 saat