1 hafta süren yağmurlu havanın bitmesini fırsat bilip deltaya gittim. Sabah 8 gibi vardım. Hava pırıl pırıl, ortalık şimdilik sessiz. O anki sessizliği kalabalık bir sığır sürüsü bozuyor. Her zamanki rotamda başlayan kolaçan, yalnız başına dolaşan bir kervançulluğu ile başladı. Ardından küçük kumkuşlarının paradeniz kıyılarında heyecanlı uçuşlarına şahit oluyorum. Ayrıca kumlarda dolaşan bir kumkuşu çiftinin anlık çiftleşmelerine şahit oluyorum. Uzak da olsa bir iki kare almayı başardım. Akgöl içi yüzey ördekleri ile dolu. Seçebildiklerim, bolca (300 kadar fiyu), 100-150 kadar yeşilbaş, bir okadar da çamurcun. Aralarında birkaç pasbaş da dolaşıyor. Derken deltada tüfek sesleri yankılanmaya başlıyor. Hayvancıkların nasıl kaçıştıklarını üzülerek izliyorum. Yine mi? Arka arkaya patlayan tüfekler sükuneti bozuyor. Hemen Jandarma 156 yı arıyorum. Numara meşgul. Bir daha, bir daha derken, operatör açıyor: deltada avcıların av yaptıklarını ihbar ediyorum. Telefondaki er (sanırım) komutanına bağlıyor, komutana da durumu izah etmeye çalışıyorum. Yabancı olsa gerek araziyi tarif etmekte zorlanıyorum. Bölgenin ÖÇK bölgesi olduğunu tamamen ava kapalı olduğunu söylüyorum. Devriye göndereceğini söylüyor ve telefonumu alıyor.
Tekrar yola koyuluyorum. Akgöl civarında saz delicelerinin muhteşem it dalaşkarına kare kare şahit oluyorum. Bu hayvanlar bölgelerini diğerleri (başka yırtıcı türleri de dahil) paylaşmayı hiç sevmiyorlar ve sık sık bu yüzden dalaşıyorlar. Onlar için zor olan bu hayat kavgası biz fotografçılar için müthiş enstantaneler anlamına geliyor. Arazide bolca kızkuşu geziniyor. İlerde göçmekten vazgeçmiş bir leyleği dolaşırken görüyorum. Neden gitmedi ki? diye düşünmemek elde değil. Derken Jandarma beni arıyor avcıların bulunduğu yeri soruyor. Bu sefer arayanlar yola çıkan ekip. Tekrar tarif ediyorum. Tüfek sesleri de patlamaya devam ediyor. Sesler akgölün kuzeydoğu kıyısından geliyor. Derken avcıları görüyorum. Mesafe 1 - 1.5 km var, TC yi takıp fotograflarını çekiyorum. 5 kişiler sazların arasında kasık çizmeleri ile dolaşıyorlar. Bir kaç kare çekiyorum. Mesafe o kadar fazla ki yüzler net çıkmıyor. Telefonum bir daha çalıyor. Jandarma tekrar soruyor bölgeyi. Avcıları gördüğümü söyleyip bulunduğum yere gelmelerini rica ediyorum. 5 dak. sonra bir pikap ile geliyorlar. Kısa bir tanışmanın ardından avcıların bulunduğu yeri gösteriyorum. Dürbünleri ile adamları fark ediyorlar. Çektiğim fotografları da gösteriyorum. Bana teşekkür edip, o tarafa doğru gidiyorlar. Sanırım ben Jandarmadan daha sık bölgeyi kolaçan ediyorum. Sadece ihbar üzerine gelmek ne kadar caydırıcı olur bilinmez. Saat 15:00 gibi biten arazi sonucunda aklımda onca soru. Nolacak bu sulak alanlarımızın hali, acaba bu kuşları sonraki nesil görebilecek mi? İnsan bu denli çoğalmaya devam ederse onların da kendinin de sonunu getirecek gibi. İyi günler...
Gözlem süresi; 6 saat