Merhaba ;
Sevgili dostum Özmen (abrecchia) ile uzun zamandır planladığımız arazi için fırsatı 1 Mayıs'a denk getirerek değerlendirelim dedik. Edirne ile Gala Gölü'nün arasındaki mesafenin 190 km. olduğunu unutup sevgili dostumun misafirliğinde geçen saatleri farkettiğimizde ancak 3 saatlik bir uyku ile sabah saat 04:40 gibi hazırlıklarımızı tamamlayıp yola çıktık.
Açıkçası muhabbet ve sohbet ile gün ağarmadan varmaya çalıştığımız Gala Gölü'ne giden yol, kahvaltı için aldığımız sıcacık poğaçaların etkisiyle oldukça çabuk geçti fakat zaman izafidir diye boşuna dememişler Göle vardığımızda gün ağarmaya başlamıştı bile, amacımız çadıra girerek kamuflaj ağımızla güzel görüntüler almaktı.
Açıkçası çadır kuracağımız alana geldiğimde ilk defa bu kadar canlı çeşitliliğini bir arada gördüm diyebilirim. Baktığımda sayamayacağım kadar tür mecuttu, geç kalmamızın etkisi ile bir kısmı mesafelerini koruyarak bizden uzaklaştı. Çeltikçiler oldukça çekingendi, sakarmekeler ise umurlarında değilmişçesine işlerine bakıyorlardı. Bir yandan büyük ak balıkçıl ile alaca balıkçıllar çevrelerini sarıp dolanıyorlardı. Sumru ve karabataklar havada cirit atıyorlardı. Çok uzak da olsa kuğu ve bunlara eşlik eden pelikanlar da arada seçilebiliyordu. Yaklaşık 2 saat gibi bir gözlemden sonra, araziyi tarayarak gezemeye karar verdik.
Rotamızı belirledikten sonra arabamız ile gerek geçtiğimiz güzergahta gerekse durarak, gizlenerek ve gerekirse sürünerek pozlar almaya çalıştık. ( :)) 55-300mm Lens ile fiziki dayanıklılık testi baya zorlu oluyormuş, ertesi günü ağrıyan tüm kaslar bunu bangır bangır bağırıyordu.)
Şunu söylemeliyim Göl suları oldukça çekilmiş durumdaydı öyleki gölün çekİlen sularının geride bıraktığı kuru kesimde oldukça içeri girebiliyordunuz. Güzel birkaç kareden sonra sevgili dostum Özmen (abrecchia) lagünlere gitmemiz gerektiğini söyleyince rotamızı oraya çevirdik fakat lagünlerde çok ilginç şekilde 1 tane bile su kuşuna uzak
da olsa rastlayamadık. İlerledikçe anladık ki lagünlerin deniz ile birleştiği yerde daha önce iş makinaları ile çalışma yapılmış ve Özmen (abrecchia) dostumun daha önce Pelikan görüntülediği yerde yeller esiyordu. Bu duruma oldukça şaşırıp ve bir o kadar da üzülüp diğer lagünlere bakmaya karar verdik.
Diğer lagünlerde -ki burası anayola yakın olan kısım- yüzlerce su kuşu aktif haldeydiler. Açıklık alanda pek fazla kendilerine yaklaştırmamalarına rağmen yine kendimizi saklayarak birkaç kare almayı başardık. Bunların yanında birçok değişik tür de buradaydı.
Öğlen geldiğinde esen havanın da etkisiyle kendimize güzel bir ağaç gölgesi bularak gözlemin en karın doyurucu kısmına geldik, yemeğimizi buz gibi limonata ile sonlandırdıktan sonra aldığımız enerjiyi bu kez de Gölün alt girişindeki kanalların arasında harcamaya karar verdik.
Biz enerjik olduğumuzu sanıyorduk fakat o da ne öyle kanalın başında başladığımız yolculukta sağımızda solumuz da rüzgara karşı havada asılı kalan sumruların dansları ile birlikte bir yanda küçük ak balıkçıllar bir yanda alaca balıkçıl şenliği yaşanıyordu. İlerledikçe sağımızdan solumuzdan fırlayan üveyikleri sevgili dostum Özmen (abrecchia) kaçırdıkça neyi çekeceğmizi şaşırdık açıkçası. Neyse ki Özmen (abrecchia) üveyiği istediği şekilde karesi içine almayı başardı. Bu sırada birbirlerine cilve yapan cılıbıtları da ben fotoğrafladım.
Bu şekilde ilerler iken Özmen (abrecchia) birden büyük bir heyecanla bağırmaya başladı. Tilki tilki hemen çek, fakat o telaşla canlı bir es verip ortadan kayboldu. Bizim için onca canlı içinde heyevan verici bir sürpriz oldu doğrusu. Güneşin kavurucu sıcağını oldukça sert esen rügaz yüzünden pek hissetmiyorduk. Bu şekilde ilerledikten sonra avını yakalamış ve onu yemek üzere kuytuya geçmiş bir saz delicesini gördük. Aralardan uçan pasbaş patkalara yine çeltikçiler, balıkçıllar ve saz deliceleri eşlik ediyordu.
Özmen (abrecchia) hedef tür olarak belirlediğimiz Bıyıklı Baştankara'nın güzel bir karesini alabilmek için sazlıklara gitmeyi önerdi, hiç tereddüt etmeden evet dedim. Bu canlıyı ikimizde görmek fotoğrafını çekmek istiyorduk. Fakat tüm uğraşlarımıza rağmen sazlık içlerinden seslerini duymamıza ayrıca da uzaktan görmemize rağmen net bir karesini alamadık. Hedef olarak belirleyip karesini alamadığımız tek tür bu oldu.
Akşam üstü saat 16:00'ya gelmeden Özmen (abrecchia) tekrar sulak alanları dolaşmayı önerdi. Oldukça zor bir patika yoldan ilerlerken geçtiğimiz derin bir çukuru dönüşte unuttuğumuz için arabamızın ön tamponunu biraz eğdik, tabii ki dahiyane Türk çözümleri ile arabamızı yürür hale getirdikten sonra artık dönmeye karar verdik.
Gala Gölü gerek coğrafyası gerekse tür bakımından çeşitliliği ele alındığında gidilmesi, gezilmesi ve gözlem yapılıp korunması gereken bir yer. En sevindirici yanı da gözlemimiz boyunca hiç silah sesi duymayışımız oldu.
Gerek rehberliği gerekse misafirperverliği bakımından sevgili dostum Özmen (abrecchia)'e teşekkürlerimi sunuyorum. En kısa zamanda tekrarını diliyorum.
Gözlem süresi; 9 saat